31 Ocak 2009 Cumartesi
ŞİMDİ ''KOLBASTI'' ZAMANI
Trabzonspor her geçen gün futboluna kalite katıyor. Ankaraspor karşısında da Şampiyonluk yolunda ne kadar ciddi olduklarını gösterdiler. Fenerbahçe maçından sonra zorlu Ankara deplasmanında da bir çok pozisyonu cömertçe harcamalarına rağmen, 2 - 0 gibi net bir skorla sahadan ayrıldılar. Gökhan Ünal'ın golü bana Henry'i hatırlattı. Henry vari bir goldü. Ayağının içiyle uzak köşeye öyle bir yere gönderdi ki kaleci de bizim gibi izledi. Song bu ligde izlediğim en iyi savunma oyuncularından biri... Alanzinho ise sahada kaldığı süre içerisinde kalitesini gösterdi. Uyum sorununu çabuk aşarsa, çok faydalı olacağa benziyor. Ancak Kolbastıyı öğrenmesi için biraz zamana ihtiyacı var. Bu galibiyet ile lider Sivasspor'u puan olarak yakaladılar. Trabzon'u izlerken keyif alıyorum. Ersun Yanal'ı ve onun her zaman yanında olan başkan Sadri Şener'i de kutlamak lazım. Ben ona Trabzon'un Laportası diyorum ve Trabzonlu arkadaşlarım bana çok gülüyor. Trabzonlular gerçekten; başarılı, kendinden emin, nerede ne konuşacağını bilen, polomiklerden uzak duran bir başkana sahipler.
BAROS VE KEWELL
21 Mayıs 2005 Atatürk OLimpiyat Stadı. Liverpool - Milan Şampiyonlar Ligi finali. O unutulmaz maç ve oyuna başlayan 2 isim bugün bizim ligimizde forma giyiyor. Fotoğraftakiler Milan Baros ve Harry Kewell ...
Bugün Liverpool ile Milan arasında oynanan o müthiş finali izlerken bu ayrıntı dikkatimi çekti. O finali izlerken bana biri böyle birşeyin gerçekleşeceğini söylese, gerçekten gülüp geçerdim. Ama futbol gerçekten ilginç bir oyun. Harry Kewell'ın yaşadığı talihsiz sakatlıklar ve Milan Baros'un Euro 2004'den sonra yaşadığı düşüş, bu iki yıldızı Florya'ya sürükledi.
30 Ocak 2009 Cuma
FENERBAHÇE'NİN BÜYÜK AYIBI
Emre Belözoğlu'nun kuzeninin restaurant açılışına Galatasaraylı futbolcular Sabri ile Arda da katılmış. Tabi bunda ne var diyeceksiniz. Çok normal bişey, asıl anormalliği ise Fenerbahçe org. yapmış. Site açılışla ilgili yaptığı haberde, Arda Turan ve Sabri Sarıoğlu'nun adlarını yazmıyor ve bunun yanı sıra Galatasaray'ın da adına haberde yer vermiyor. Fenerbahce.org, sanki açılışa birçok kulüpten bir çok futbolcu gelmiş gibi "Açılışta diğer spor kulüplerinin takımlarından bazı oyuncular yer aldı" şeklinde garip ve anlamsız bir ifadeye de yer vermiş. İki hafta önce Fenerbahçe ile Galatasaray ezeli rekabetin 100. yılını kutladılar. Bu tavır Fenerbahçe gibi büyük bir kulübe hiç yakışmıyor. Büyüklük böyle olmaz.
29 Ocak 2009 Perşembe
FINIDI GEORGE
1994 yılında daha 23 yaşındayken Luis Van Gaal tarafından keşfedilmişti. Nijerya'nın adı şanı duyulmamış Shark takımından Ajax'ın yolunu tuttu. Uzun ve kavruk bir yapısı vardı bu siyahı Nijeryalının... Sağ kanatta ve orta da görev yapıyordu. David Ginola, Benito Carbone vs. futbolcular gibi futbol sahnesine ismi bir anda silinmiş fakat onu izleyenlerin asla unutmayacağı iz bırakan oyunculardandı. Benim izlediğim en hızlı futbolcularından biriydi. 100 m'yi 10 saniyeler civarında koşmuşluğu da vardır. 1995 yılında Ajax ile kaldırdığı Şampiyonlar ligi kupası onun futbol hayatındaki en büyük başarısıydı. Dünya'da gerek alt yapıdan, gerekse dışarıdan aldığı genç yetenekleri satma konusunda 1 numara olan Ajax, 1996 yılında Finidi'yi Real Betis'e sattı. 4 yıllık Betis macerası onun için pek de kötü geçmedi ancak takım olarak istenilen hedeflere ulaşılamamıştı. 1997 de oynanan Real Betis - Deportivo lig maçında Alfonso'nun araya attığı pası savunma oyuncularını 1 metre gerisinden gelip, attığı gol hala hafızımdaki yerini koruyor. Daha sonraki sırasıyla Mallorca, İpswich Town ve tekrar Mallorca kariyeri onun sonunu hazırladı. 2003'de onu tekrar Mallorca'ya isteyen de Luis Aragones'ti. Belki çok büyük takımlarda forma giymedi ama Dünya kupalarında bir çok futbolsever Nijerya'yı sadece onun için izlerdi.
Dün akşam TRT 3'de Finidi'nin belgeselini izledim. Seslendirme haricinde herşey çok güzeldi. Keşke böyle belgesellerin hepsini o duygusal ses tonuyla Okay Karacan seslendir se de, Dünya futbolundan kayan yıldızların hikayelerini daha keyifle izlesek.
28 Ocak 2009 Çarşamba
BEYAZ TAVŞAN'DAN REKOR
Edwin Van der Sar West Bromwich Albion deplasmanında takımı Manchester'ın 5-0 galip geldiği maçta gol yemeyerek İngiliz futbol tarihine geçmiş oldu. Hollandalı kaleci Premier Lig maçlarında aralıksız 1.032 dakika gol yemeyerek Çek kaleci Petr Cech'e ait olan 1.025 dakikalık rekoru tarihe gömdü. 38 yaşındaki Van der Sar son golünü 8 Kasımda takımının Arsenal'e 2-1 kaybettiği lig maçında Samir Nasri'den yemişti. Van der Sar bu sene Manchester United kalesini korduğu 21 maçın 15 tanesinde kalesinde gol görmedi.
Sir Alex Ferguson ise bu başarıyı fantastik olarak değerlendirirken, ''O, bu oyunda herşeyi başaran adam. Moskova'daki finalde Anelka'nın penaltısını kurtaracağını yanımdakilere söylemiştim. Beni hiç yanıltmadı'' diyor. Van Der Sar'ın Manu ile 2010'a kadar sözleşmesi bulunuyor.
26 Ocak 2009 Pazartesi
IBRA'NIN KEYFİNİ KAÇIRAN MESAJ
İbrahimoviç Sampdoria maçında tribündeydi. Nedense Inter cephesinde bir gerginli vardı. Gerginlik Jose Mourinho'nun tribüne gönderilmesiyle adeta tavan yaptı. İbrahimoviç'in ise maçın 47. dakikasında gelen bir mesajdan sonra keyfi kaçtı. Ibra, maçı izlemekten çok mesajlaşmayı tercih etti. İtalyan medyası, Manchester City'nin Kaka'ya yaptığı teklifin İbra'nın moralini bozduğunu yazıyor. Hatta İbrahimoviç'in, ''Manchester City'nin beni görmesi için, tanrıya yalvarmalıydım'' sözlerine yer vermişler.
SEITARIDIS'E TACİZ
Atletico Madrid'in Yunan futbolcusu Seitaridis'in hayatı bir bayan hayranının tacizleri yüzünden kabusa döndü. 35 yaşında olduğu iddia edilen bir bayan, Yunan futbolcuya günde yaklaşık 80 kısa mesaj ve 200 arama yapıyormuş. Hatta ismi açıklanmayan tacizci bayanın kullandığı GSM Operatörü Seitaridis'e bedava bir hat hediye etmiş. Seitaridis tacizci bayanı mahkemeye vermiş ve tazminat davası açmış.
25 Ocak 2009 Pazar
SEZER BADUR
Sivasspor'un Galatasaray'ı 2 - 0 yendiği maçta takımının ikinci golünü atan Sezer Badur, Fenerbahçe'nin ardındanda sarı - kırmızılı takımın ağlarını da havalandırmanın heyecanını yaşıyor. Sezer, Sivasspor'da geçen sezonun ikinci yarısından bu yana gösterdiği performansla sivrilen oyunculardan biri. Oysa Almanya'da doğup büyüyen bir oyuncu olarak Türkiye ligleriyle ilişkisi 2003 yılına dayanıyor. Gençlerbirliği, Manisaspor ve Karşıyaka'daki talihsiz denemelerinden sonra değeri ancak Sivasspor'da anlaşılabilmiş. Futbolu sadece oynayan değil, oyun üzerine kafa yoran bir yapısı var. Almanya ile Türkiye arasındaki altyapı düzenini kıyaslarken bu özelliğini iyice öne çıkartıyor. Hedefi ise Sivasspor'dan üç büyüklerde veya bir Avrupa takımında forma giymek.
Sezer'in Anne ve babası Antakya'dan 1973 yılında çalışmak üzere Almanya'ya gitmiş ve Berlin'e yerleşmiş. Bir firmada işçi olarak çalışmışlar ve daha sonra ayrılıp bir terzi dükkânı açmışlar. Üç erkek kardeşin en küçüğü Sezer. Liseyi bitirdikten sonra derslerinin iyi olmaması üzerine futbolu tercih etmiş.
Sezer'in Anne ve babası Antakya'dan 1973 yılında çalışmak üzere Almanya'ya gitmiş ve Berlin'e yerleşmiş. Bir firmada işçi olarak çalışmışlar ve daha sonra ayrılıp bir terzi dükkânı açmışlar. Üç erkek kardeşin en küçüğü Sezer. Liseyi bitirdikten sonra derslerinin iyi olmaması üzerine futbolu tercih etmiş.
2005'de Vestel Manisaspor'a transfer olmuş. Sezer Badur Almanya'daki altyapıyı ise şöyle değerlendiriyor. ''Orada altyapı eğitimi çok farklı. Antrenmanlarda daha çok taktik oyunları gösteriyorlar. Kayma nasıl yapılır, çabuk oyun nasıl olur, takım halinde atak ya da defans nasıl uygulanır gibi. Ben buradaki eğitimlerde bu çalışmaları göremiyorum. PAF takım düzeyindeki çalışmaları biz Almanya'da miniklerde yapıyorduk. Manisa'da birlikte oynadığımız Cafer Aydın ağabey şimdi Sivasspor PAF takımının başına geldi. Ona takımla ilgili neler yapacağını sorduğumda, "Önce taktik öğretmem lâzım. Hiç taktik bilmiyorlar" cevabını verdi. Ben de "Seni tebrik ediyorum, iki günde takımı çözmüşsün" dedim. Almanya'da bunları gösteriyorlar oyuncuya. Çabuk oynamayı, çabuk düşünmeyi, taktiği öğretiyorlar. Çalım atmakla bir yere varamazsınız. Tabii ki özel bir oyuncu özel noktalarda çalım atar ama Türkiye'de defans oyuncusu bile çalım atmaya çalışıyor. Bu da Türk futbolunu kötü etkiliyor. Türkiye liglerinde çok yetenekli oyuncular var ama kendilerini ileri götüremiyorlar. Mantalitelerini geliştiremiyorlar. Dripling yapmak iyi ama pas yaparak hedefe her zaman daha hızlı gidersin. Pası daha erken yapıp, takım halinde düşünürsen başarılı olursun. Bu anlattığım futbolu şu an Sivasspor uyguluyor'' diyor.
Sezer, örnek aldığı isimleri de Gerrard, Totti, Gattuso, Emre Belözoğlu ve Aurelio olarak sıralıyor. En çok taraftarı İstanbul'da oynadıkları maçlarda gördüklerini söyleyen gurbetçi futbolcu, ''Sivas'ta sadece çekirdek sesleri geliyor bazen. Taraftar takımına daha çok sahip çıkmalı'' diyor.
Sezer 8 yıllık beraberliğin sonunda 2005 yılında evlenmiş. 27 Kasım'da da bir oğlu olmuş. oğlunun ismini Karim Maldini koymuş. Niye böyle bir isim koyduğunu da şöyle özetliyor. '' Karim, Kuran-ı Kerim'den geliyor. Ben Türkiye'de oynamadan önce bütün tatillerimi İtalya'da geçirirdim. İtalya'yı, insanlarını, kültürlerini çok seviyorum. Çok sıcak insanlar. Oğlum olursa bir İtalyan ismi takmak istiyordum. Tabii bir de sevdiğim bir futbolcu ismi olsun istiyordum. Dinsel içerikli olmayan bir isim olan Maldini'yi bunun için seçtik''
24 Ocak 2009 Cumartesi
SİVAS - GALATASARAY
Ümit Karan'ın gördüğü kırmızı kart dışında ilk yarı oldukça sakindi. Sivas'da zemin gerçekten çok kötü,, iki takımın da ilk yarıda kayda değer pozisyonu yok. Ancak sarı - kırmızılıların ikinci yarı işi çok zor. 1o kişi bu zeminde kazanmak kolay olmayacak. Sivaslıların takımlarına güveni tam. 0 derecede 19 Eylül stadını doldurmuşlar. Biraz da Bülent Uygun inansa takım şampiyon olur. Bugün maç başlamadan Galatasaray'ın savunmasında Emre'nin yanında kimin oynayacağını merak ediyordum, Skibbe Hakan Balta'ya görev vermiş. Hakan Manisa'dayken de bu mevkide bir çok kez oynamıştı. Zaten ilk yarı boyunca da Mehmet Yıldız ve Thum karşısında oldukça iyiydi. Galatasaray orta sahası Sivas'ın ataklarını başlamadan kesiyor. Volkan ve Sabri kanatları, Ayhan, Mehmet Topal ve Barış'da orta sahada rakibe top yaptırmıyor.
İkinci yarı Balili'nin girmesiyle Sivasspor 10 kişi kalan rakibinin üzerine daha fazla gidiyordu. Nitekim Balili'nin soldan taşıdığı 2 top ve 2 gol 3 puanı getirdi. Aslında Galatasaray da o kadar kötü değildi ancak bu zeminde 10 kişi oynamak kolay değil. Üstelik Lincoln, Kewell, Nonda'nın yokluğunda Baros'dan da yararlanamadı. Birde buna kaptan Ümit Karan'ın sorumsuzluğu eklenince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Böylece Galatasaray ikinci yarıya kötü bir başlangıç yapmış oldu. Sivasspor için ise söyleyecek fazla bişey yok. Şampiyonluğun en büyük adayı olduğunu bir kez daha gösterdiler. Ancak maç sonu Bülent Uygun Lig tv'ye verdiği demeç yine beni şaşkına çevirdi. Her defasında aynı şeyleri tekrarlıyor. ''Bir avuç Anadolu insanın ne yapabileceğini gösterdik. Kadromuz kısıtlı olmasına rağmen iyi gidiyoruz'' Bu kadar olmaz. Her defasında sanki ''BACK'' tuşuna basıyor. Sardır sardır dinle...
Heyecanlı bir ikinci yarı bizleri bekliyor. İlk yarının sonrasında Kulüpler Birliği toplanmış ve hakemlerimizin 'arkasındayız' demişti. İnşallah bu söylediklerini unutmazlarda hakemlerin az konuşulduğu, ortamın gerilmediği ve futbolun ön plana çıktığı bir lig izleriz.
İkinci yarı Balili'nin girmesiyle Sivasspor 10 kişi kalan rakibinin üzerine daha fazla gidiyordu. Nitekim Balili'nin soldan taşıdığı 2 top ve 2 gol 3 puanı getirdi. Aslında Galatasaray da o kadar kötü değildi ancak bu zeminde 10 kişi oynamak kolay değil. Üstelik Lincoln, Kewell, Nonda'nın yokluğunda Baros'dan da yararlanamadı. Birde buna kaptan Ümit Karan'ın sorumsuzluğu eklenince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Böylece Galatasaray ikinci yarıya kötü bir başlangıç yapmış oldu. Sivasspor için ise söyleyecek fazla bişey yok. Şampiyonluğun en büyük adayı olduğunu bir kez daha gösterdiler. Ancak maç sonu Bülent Uygun Lig tv'ye verdiği demeç yine beni şaşkına çevirdi. Her defasında aynı şeyleri tekrarlıyor. ''Bir avuç Anadolu insanın ne yapabileceğini gösterdik. Kadromuz kısıtlı olmasına rağmen iyi gidiyoruz'' Bu kadar olmaz. Her defasında sanki ''BACK'' tuşuna basıyor. Sardır sardır dinle...
Heyecanlı bir ikinci yarı bizleri bekliyor. İlk yarının sonrasında Kulüpler Birliği toplanmış ve hakemlerimizin 'arkasındayız' demişti. İnşallah bu söylediklerini unutmazlarda hakemlerin az konuşulduğu, ortamın gerilmediği ve futbolun ön plana çıktığı bir lig izleriz.
23 Ocak 2009 Cuma
DINO DRPIC'İN MAKSİMİR FANTEZİSİ
Dino Drpic ismini ilk kez bundan bir yıl önce Beşiktaş'ın transfer etmesiyle duymuştuk. Ancak siyah - beyazlı takım 2006 yılındaki Hajduk Split maçından sonra şortunu indirip eşine küfür eden rakip takım taraftarlarına poposunu gösteren Drpic’in transferinden vazgeçmişti. Beşiktaş'ta bu gelişme üzerine Drpic'in takım arkadaşı Gordon Schildenfeld'i transfer etmişti.
Hırvat ekibi Dinamo Zagreb'in skandallarıyla ünlü 27 yaşındaki savunma oyuncusu Dino Drpic, karıştığı bir olayla yine manşetlere çıkmayı başardı. Drpic'in playboy sevgilisi Nives Celzijus, Sırbistan'da katıldığı bir şov programında inanılmaz bir itirafta bulundu. Celzijus, Drpic'le birlikte bir maçın ardından sahanın ortasında seks yaptıklarını söyledi. Celzijus konuyla ilgili olarak yaptığı açılamada, "Dino stadyum görevlileriyle anlaştı ve stadyumun ışıklarını bize doğru çevirtti. Ve sonunda, sahanın ortasında seks yapma rüyasını gerçekleştirdi. Çok ahlaksızcaydı" dedi. 27 yaşındaki model, olayın 2006 yılında İngiltere'yle Hırvatistan arasında oynanan ve Hırvatların 2-0 kazandığı 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası Elemeleri maçından sonra, Maksimir Stadyumu'nda gerçekleştiğini de söyledi. 40 bin kişilik Maksimir stadı bir çok önemli maça evsahipliği yapmıştı ancak bu günlerde Drpic'in fantezisiyle anılıyor.
KÜFÜRBAZ MOURINHO
"Milyon dolar kazanan insanlar üzerlerinde baskı hissetmez" diyecek kadar gerçekçi, "Dünyanın en iyi teknik direktörü ben değilim ama benden daha iyisinin olduğunu sanmıyorum" diyecek kadar megaloman bir isim Jose Mourinho... Futbol dünyasının en güzel malzeme veren aktörlerinden biri olan İnter Teknik direktörünün Atalanta yenilgisinin ardından çılgına döndüğünü İtalya basını yazıyor. Maçın ardından hızını alamayan Portekizli soyunma odasında oyuncularına "Hepiniz bok yığınısınız. Hepinize lanet olsun" diye bağırmış. Aslında bizim medyaya Jose Mourinho gibi hergün malzeme çıkaracak biri lazım. 70 yaşına kadar yaşarsa Fenerbahçe getirebilir.
İSPANYA PAPARAZZİSİNİN GÜNDEMİ ''DANIEL GUIZA''
Fenerbahçe'nin golcü futbolcusu Daniel Güiza'nin geçtiğimiz ay sevgilisi Nuria Bermudez'den ayrılması, paparazzi basınının halk arasında yakından takip edildiği İspanya'da tartışma konusu oldu. İspanyol özel televizyon kanallarındaki paparazzi programlarında Nuria ile Güiza'nın ayrılma sebepleri üzerine polemikler yapılırken, İspanyol futbolcudan bir çocuğu olan Nuria'nın, Güiza'nın kendisini aldatmasından dolayı ayrıldığı iddia ediliyor. Tartışmalar en çok Güiza'nın ailesi ile Nuria arasında yaşanırken, Antena 3 kanalındaki bir paparazzi programına katılan Güiza'nın annesi Josefa, ''Onun boğazını keseceğim'' dediği Nuria'yı ''yalancı olmak ve oğlunu çalmakla'' suçladı. Anneannesinin ölümünden dolayı canlı yayına katılamadığı belirtilen Nuria'nın gelecek günlerde programa gelerek, Güiza'dan ayrılmasındaki gerçeği anlatacağı da açıklandı. Tartışmalarda Güiza'nın Nuria'dan ayrıldıktan sonra yeni sevgilisinin, ailesinin yaşadığı Jerez kentinden 20 yaşındaki bir kız olduğu ileri sürüldü. Bu arada tartışmalara Güiza'nın eski karısı olan ve İspanyol futbolcudan bir çocuğu olan Rocio Aranda da katıldı. Televizyona demeç veren Aranda, Güiza'nın yeni sevgilisini tanıdığını ve Nuria'nın neler yaşadığını çok iyi anladığını söyleyerek, ''Güiza, doğası gereği sadık olmayan bir adam. Artık biraz baba olsun, olgunlaşsın ve bu işleri bıraksın'' dedi.
Kimsenin özel hayatı hakkında yorum yapmayı sevmem ama yaşadıkları İspanyol golcünün futbolunu olumsuz etkiliyor. Fenerbahçe taraftarı ikinci yarıda Guiza'dan fazla birşey beklmesin.
22 Ocak 2009 Perşembe
CARLOS'DAN KOLBASTI
Fenerbahçe'nin dün yaptığı antrenmanda Roberto Carlos şovu vardı. Brezilyalı yıldız idmanda açma ve germe yapıldığı sırada yaptığı bu dans takım arkadaşlarınca alkışlandı. Medya mensuplarının Trabzonsporlu futbolcuların yaptığı kolbastı oyununa benzettiği dansta Roberto Carlos'un takım arkadaşı Selçuk'u taklit ettiği ortaya çıktı.
20 Ocak 2009 Salı
ARDA ''AVRUPA YOLCUSU KALMASIN''
Arda Turan'ın Galatasaray dergisinin Aralık ayı sayısına verdiği röpörtajdan...
''Benim açıkçası ne kadar Galatasaraylı olduğum belli. Fakat büyük konuşmuyorum Ama Galatasaray’dan başka Türk takımı; Allah bana o günleri göstermesin diyorum. Avrupa’da oynama isteğim de var. Galatasaray’da çok güzel bir şampiyonluk yaşadım. Bu sezon UEFA Kupası’nda final hedefliyoruz. Eğer o başarıyı yakalarsak, o zaman Avrupa’ya kesin gitmeyi düşünebilirim. Tabii bir de şu var. Gelen teklifte tabii ki kararı da kulübüm verecek. Kulüp “tamam Arda gidebilirsin” derse, ben o zaman anlaşırım''
''Ben çok iyi Galatasaraylıyım. Galatasaray kaybettiğinde tribündeki Galatasaraylı kadar, belki de daha fazla üzülürüm. Arif Erdem, Hakan Şükür, Bülent Korkmaz, hepsinden çok etkilendim. UEFA Kupası kadrosu benim hayalimdi. Oradaki her futbolcu benim için örnek teşkil etti. Türk futboluna hiç yaşatılmayan bir şey yaşattılar. Hepsi benim için özel adamlar. Benden bir istekleri olsa da yapsam diye heveslenirim. Çünkü onlar benim kahramanlarım. Onlar sahadayken, ben kenarda top topluyordum. Top toplamak için her maça gitmek isterdim. Zaten benim fotoğraflarım var. Hagi gol atıyor, arkada sevinen bir çocuk var. İşte o benim. Ben bir Galatasaraylıyım''
KAKA MILANO'DA KALDI
Para kimine gör herşey, kimine gör çok şey, kimine göre ise hiç birşeydir. Milan ve Kaka için hiç bir şey ifade etmedi. Arapların parası Kaka'yı almak için yetmedi. Milan'ın Brezilyalı yıldızı , Manchester City'nin rekor düzeydeki transfer teklifini geri çevirerek, AC Milan'da kalma kararını, bol bol dua ederek aldığını söyledi. Dindar bir Protestan olarak da tanınan 26 yaşındaki Kaka, ''Manchester City'e gitmek, büyük bir projenin başlangıcı olabilirdi ama ben, son günlerde bol bol dua ederek, benim için hangi takımın daha hayırlı olacağını anlamaya çalıştım. Sonuçta burada kalmaya karar verdim'' dedi.
Bu transferin gerçekleşmemesi beni oldukça mutlu etti. Futboldan anlamayan, ne istediklerini bilmeyen bu adamlara birinin dur demesi lazımdı. Craig Bellamy gibi 30 yaşına gelmiş bir oyuncuya 20 milyon Euro bonservis verenlerin futboldan anladıklarından şüphe duyarım. Berlusconi gibi paraya zaafı olan birinin Kaka'yı satmamasına da şaşırdım. Üzüldüğüm nokta ise Mark Hugges'un teknik direktörlük kariyeri... Ne isterse alıyolar. Tabii Kaka'yı alamdılar ama listede bir çok isim var. Hugges City'den ayrılınca eğer daha büyük bir kulübün başına geçmezse oldukça sıkıntı yaşar. Bolluk içinde yüzüyor.
19 Ocak 2009 Pazartesi
PODOLSKI YUVAYA DÖNÜYOR
Lucas Podolski 2.5 yıl sonra Köln'e geri döndü. 24 yaşındaki futbolcu kariyeri açısından daha iyi bir takıma gidebilirdi ancak o Köln'ü tercih etti. Köln'le 4 yıllık sözleşme imzalayacak olan golcü futbolcu yıllık 3 milyon euro alacak. Köln, bu transfer için Bayern'e ise 10 milyon euroluk bonservis bedeli ödeyecek. Kendisi de Köln'ün eski ikonlarından olan ve 1974 Dünya Kupası'nı kazanan Almanya Milli Takımı'nın kadrosunda yer alan Köln Başkanı Wolfgang Overath, "Lukas'ın bize dönmesinden dolayı çok mutluyum. Kalbini dinledi" diyerek transferi değerlendirirken, Bayern Münih Genel Menajeri Uli Hoeness ise, "Podolski'nin Köln'e dönme ricasını geri çevirmedik. Podolski sözleşmesinin biteceği son aya kadar Bayern Münih için elinden geleni yapacaktır. Zaten bu konuda bize söz verdi" dedi.
Bu kare çok değil 4 ay öncesinin... Podolski, 13 Eylül 2008'de Bundesliga'nın ilk yarısında oynanan ve Bayer Münih'in Köln'ü 3 - 0 yendiği maçta son golü atmış ve 10 saniye yerden kalkmamıştı. Köln taraftarı buna rağmen maç sonu onu bağrına basmıştı. Eğer çok ağır bir sakatlık yaşamazsa, Köln'den daha büyük bir kulübe transfer olacağına eminim...
16 Ocak 2009 Cuma
CALDERON 'OY'ULDU
Madrid'de beklenen oldu ve Calderon istifa etti. Bugün olağanüstü olarak toplanan yönetim kurulu toplantısında durum değerlendirmesi yapan Ramon Calderon önceki gün Marca gazetesinin haberiyle başlayan "Hayali üyeler ile seçildi" baskılarına dayanamadı ve kulüp bu konu ile ilgili soruşturma açmasına rağmen görevinden istifa etti. Fotoğraftaki gibi bir süre kimsenin yüzüne bakamaz.
Ramon Calderon'un yeniden seçilme planları yaptığı ve üyelerden bu sefer tam güvenoyu almak istediği belritiliyor. İspanya'da futbol kamooyu Real Madrid'de yaşanan gelişmelere kilitlenmiş durumda. Bu gelişmenin olabileceği konusunda Marca ve AS gazeteleri ise sabah saatlerinden itibaren flaş puntolarıyla haberler yayınlıyordu.
Ramon Calderon'un yeniden seçilme planları yaptığı ve üyelerden bu sefer tam güvenoyu almak istediği belritiliyor. İspanya'da futbol kamooyu Real Madrid'de yaşanan gelişmelere kilitlenmiş durumda. Bu gelişmenin olabileceği konusunda Marca ve AS gazeteleri ise sabah saatlerinden itibaren flaş puntolarıyla haberler yayınlıyordu.
IBISEVIC NAZARA GELDİ
Hoffenheim'de Vedat İbiseviç şoku yaşanıyor. Golcü futbolcunun ameliyat olacağı ve sezonun ikinci yarısının tamamında oynamma riski bulunduğu belirtildi. Boşnak golcüye bir anlamda nazar değdi. İbiseviç ilk yarıda harika bir performans sergilemişti. Attığı 18 golle Avrupa'nın gol kralı durumunda. Hatta Almanların efsane ismi Gerd Müller de, 40 golle kendisine ait olan Bundesliga'da bir sezonda en fazla gol atma rekorunu İbiseviç'in kırabileceğini söylemişti. İbiseviç böylece peşinde olan Bayer Münih'i de üzmüş oldu. Hoffenheim, Obasi - Den Baba - İbiseviç üçlüsünden en skorer olanı kaybetti. Alman Basını, Hoffenheim'ın Varonin'in gelmesiyle Hertha Berlin'deki popülaleritesini yitiren Pantelic'i kadrosuna katmak istediğini yazıyor.
15 Ocak 2009 Perşembe
MONDRAGON
Basın sektörüne ilk ayak bastığımda 2004'ün son günleriydi. DHA'da staj'a başlamadan önce iş hayatımdaki ilk müdürüm Faik Gürses'in ''Bak burada boş bir bilgisayar ve sandalye var. İstersen o senin olabilir ama hiç bir şeyin garantisini veremiyorum'' demesi hala kulaklarımda çınlıyor. Mesleğe yeni başladığım dönemde başıma gelen bir olayı anlatmak istiyorum. 2005'in Mart ayıydı. Galatasaraylı futbolcular Ümit Karan, Mondragon ile o zamanki teknik direktör Hagi ve Başkan Özhan Canaydın Taksim'de açılan Adidas'ı ziyaret edeceklermiş ve sevgili istihbarat şefimiz Uğur Demirkırdı bu işe benim gitmemi söyledi. Kameraman arkadaşım Eray Durmuş ile beraber işe gittik. Herşey çok güzel geliyordu. Ali Sami Yen tribünlerinde keyifle izlediğim Hagi'yi o gün ilk kez bu kadar yakından görüyordum. Ben bir ara Adidas'ın yeni ürünlerini bakmayı bırakmış Hagi'yi izliyordum.
Diğer basın mensubu arakadaşlarım ''Mondragon ile konuşalımda toplu halde bir röpörtaj yapalım'' dediler. Bende ''Tamam'' dedim. Mondragon'a iki soru sordular, Mondi ikisine de kısa cevaplar verdi. Bu olayın birgün öncesinde Galatasaray, Kayseri Erciyesspor ile Kayseri'de 2 -2 berabere kalmıştı. Üstelik sarı - kırmızılı takım 90+3'de kornerden gelen topa Mondragon'un boşa çıkmasıyla golü yiyerek, Fenerbahçe'nin puan kaybettiği haftayı değerlendiremiyordu. Maç bitiyor ve Ayhan Akman ile Mondragon saha içinde tartışıyorlardı. Bende hani 'Cahil cesareti' derlerya Mondragon'a o olayı sordum. Kolombiyalı eldiven bana sert bir şekilde bakarak, tercümanı vasıtasıyla, ''Sen bizim takımı karıştırmaya çalışıyorsun. Seni başkan'a şikayet edeceğim. Seni Florya'dan içeri aldırmayacağım'' dedi ve ordan gitti. Ben tabii neye uğradığımı şaşırdım. Ancak kötü bir şey yapmadığımı da biliyordum.
Şuan Mondragon takımı Köln ile Antalya'da kamp yapıyor. Bugün gazetelerde röpörtajını okudum ve bu olay aklıma geldi. Röpörtajında '' Galatasaray'ı ve taraftarları unutamadım'' diyor. Ama beni unuttuğu bir gerçek.
14 Ocak 2009 Çarşamba
FİLİSTİN'DE ÇOCUK OLMAK
Bağışlayın beni!
Kenarlarında renkli çiçekler olan mektup kağıtlarına yazmak isterdim.
Kelebek kanatları boyamayı,
Kuşların ötüşünü dinlemeyi,
Kuşların ötüşünü dinlemeyi,
Hatta uçurtma uçurmayı da öğrenebilirdim.
Bağışlayın beni!
Top ateşleri, bomba gürültüleri arasında doğdum ben.
Yaşım 13. Ninniler yerine, makinelilerin takırtılarıyla büyüdüm.
Renklerden ilk önce, kan kırmızısını tanıdım.
Çiçeklerden önce, ölülerin arasında dolandım.
Hiç saklambaç oynayamadım kelebeklerle.
Ölümlerin ateşinden sesleniyorum size duyuyor musunuz?
Filistin’im ben anlıyor musunuz?Ama yine de yaşıyorum işte.
Çünkü kanlı topraklarda büyürken yaşamayı…
Çiçek boyamayı değilse de, mezar taşlarında çiçek büyütmeyi…
Kelebek kovalamayı değil ama, tüfek tutmayı öğrendik.
Sokak aralarında mermi kovanlarından oyuncak yaptık.
Patlamamış el bombaları topladık.
Mayınların üstünde sek sek oynadık.
Bu kadar nefret, bu kadar acı arasında yaşamayı…
Karanlıklar arasından güneşe bakmayı becerdik.
Onun için kocaman ve karadır gözlerimiz.
Onun için hâlâ sımsıcaktır, düşmana taş atarken nasırlaşan minik ellerimiz.
Evimizi yıktılar dün. Bir baştan bir başa mahallemizi yaktılar.
Mermi kovanlarıyla misket oynarken biz, üzerimize bombalar attılar.
Üç arkadaşım can verdi. Üç küçük çocuk.
Bağışlayın beni, kurtaramadım!
Sarkmıştı omzumdan aşağı kanlı kolum, uzatamadım.
Elim düştü yere, kolum çaresiz…
Kanlarımız karıştı birbirine, arkadaşlarım sessiz. ,
İşte orada kankardeş olduk biz.
Gözlerim karardı önce.
Başım döndü.
Ama uyumak istemiyorum.
Uyursam arkadaşlarım bu dünyadan göçer diye korkuyorum.
Bağışlayın beni! Tutamadım kendimi.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum.
Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistin’im ben anlıyor musunuz?
KANOUTE'YE İRAN'DAN DESTEK
Sevilla'nın Deportıvo ile oynadığı maçta attığı golden sonra ''Filistin'' yazılı tişörtü gösteren ve bu yüzden federasyon tarafından 3 bin euro ceza alan Kanoute'ye destek sürüyor. İran'ın Zub Ahan kulübü Kanoute'ye verilen cezayı ödemek için harekete geçti..
İran sports gazetesinin haberine göre Zub Ahan kulübü, İsrail saldırılarını kınamak ve Filistin halkına destek için yaptığı anlamlı hareketten dolayı Kanoute'ye minnettar. Malili oyuncunun bu hareketinden dolayı mağdur olmasını istenmeyen İranlı yöneticiler Kanoute'ye verilen para cezasını ödemek için oyuncuya teklif götürdü. Eğer Kanoute tamam derse bu parayı İranlı yöneticiler ödeyerek dünyaya bir mesaj daha verecek...
Kanoute'ye geçtiğimiz günlerde Barcelona Teknik Direktörü Guardiola'da ''Bu ceza gerçekten çok anlamsız. Eğer bu tür şeylere ceza verilecek olsaydı, gazeteciler köşe yazamazdı. bütün savaşlar saçmadır. bu gibi cezalar verildiği için dünyada bir çok insan öldü" diyerek destek vermişti.
13 Ocak 2009 Salı
YILMAZ HOCAYA ROL TEKLİFİ
Yılmaz hocanın bu haraketlerini artık saha kenarında değil de, dizi setlerinde görebilirsiniz.
TRT'de yapılacak yeni bir dizi için teknik direktör Yılmaz Vural'a rol teklif edilmiş. Sitcom tarzı dizide yer alan teknik direktörlük rolü teklif edilen Vural "Biz rolümüzü gerçek hayatta yaparız" diyerek teklifi reddetmiş. Türkiye'de teknik direktörün işinin zor olduğunu belirten Yılmaz Vural, "Tutup da işimizi bırakıp sitcomda mı oynayacağız ?.Ne işimiz var ben kendi işimi yapmak istiyorum. Ama maalesef Türkiye'de bu görevi yapmak çok zor. Şimdi Futbol Federasyonu yeni bir karar alacak senede bir takım çalıştırmamız konusunda. Yani bütün sorun bizde mi? Peki bizlerin çalışmasını engelleyen, en ufak bir başarısızlıkta sözleşmeleri fesheden yöneticilerin hiç mi suçu yok ? Biraz da yöneticilere bakmak lazım" diyor.
Bu güne kadar Teknik Direktör olarak birçok kulüpte hizmet vermeye çalıştığını belirten Yılmaz Vural "Bizim haklarımızı kim arayacak. Trabzonspor'dan, Ankaragücü'nden, Kocaelispor'dan, Antalyaspor'dan ve daha bir çok kulüpten alacağım var. Bunların hepsinin üzerine su içtik. Yani şöyle söylersek, teknik direktörlükten bu güne kadar 10 kazandıysam, 3'ünü tahsil edebildim, 7'sini ise alamadım. Adalet mi bu. Buna bir çözüm bulmak gerekir" diyor.
Bu güne kadar Teknik Direktör olarak birçok kulüpte hizmet vermeye çalıştığını belirten Yılmaz Vural "Bizim haklarımızı kim arayacak. Trabzonspor'dan, Ankaragücü'nden, Kocaelispor'dan, Antalyaspor'dan ve daha bir çok kulüpten alacağım var. Bunların hepsinin üzerine su içtik. Yani şöyle söylersek, teknik direktörlükten bu güne kadar 10 kazandıysam, 3'ünü tahsil edebildim, 7'sini ise alamadım. Adalet mi bu. Buna bir çözüm bulmak gerekir" diyor.
Yılmaz hoca söylediklerinin bir çoğunda haklı sayılır ama televizyon yorumculuğu yaparken bir anda Anadolu'dan bir takımın başına geçen, 5 hafta sonra görevinden ayrılan 2 ay boşta kaldıktan sonra sezonun bitmesine 5 hafta kala düşme hattındaki bir takımın başına geçen vs.. bir çok hoca ülkemizde amacı olmadan, sadece bir takım çalıştırayım da gerisini boşver diyen...
BÜYÜK FUTBOLCU OLMANIN YOLU
Yoann Gourcuff'da Bordeaux'un PSG'yi 4 - 0 yendiği maçta attığı gol gerçekten harikaydı. Fransa'nın yeni Zidane'ı olarak gösteriliyor. Babası Cezayir asıllı olan Yoann Gourcuff''un Zidane bu yönü de benziyor. Gourcuff önümüzdeki yıllarda ülkesinin milli takımında da adından çok söz ettireceğe benziyor. Bonservisi Milan'da olan genç yıldız sezon başında Bordeux'a kiralanmıştı.
Ancak Milano ekibi Gourcuff'u geri istiyor. Fransız Lequipe gazetesine konuşan Milan asbaşkanı Adriano Galliani," Yoann hala bize ait bir futbolcu. Bordeaux'da bizim için oynuyor ve kulüp olarak sezon sonunda onu yeniden aramızda görmek istiyoruz" ifadelerini kullandı. Galliani, Bordeaux'un isterse Gourcuff'un bonservisi alma hakkının bulunduğunun hatırlatılması üzerine ise "Bunun için 15 milyon euro ödemeleri lazım, yoksa oyuncu Milan'a geri döner" açıklamasını yaptı.
Aslında merak etmiyor değilim şuan Gourcuff Milan'da olsa forma şansı bulabilir mi? diye... Geçtiğimiz yıl Arsenal'de müthiş bir sezon geçiren Flamini şuan ortalarda yok. Roma maçının 87. dakikasında Ronaldinho'nun yerine oyuna girdi. Gattuso'nun sakat olduğu bir dönemde bile forma şansı bulamıyor. Her futbolcu büyük takıma transfer olmak ister ama hiç düşünmüyorlar ne kadar orada süre alırım, yapacağım transfer futbol hayatımı nasıl etkiler diye...
Tuna Üzümcü Beşiktaş'a transfer olduğunda ''Burada sembol olmak istiyorum'' demişti ancak sadece 6 dakika forma giydi ve gitti. ''Kariyer yapmak için illa büyük takıma transfer olmak mı gerekiyor? tabii bu da tartışılır. Ancak bir futbolcu eğer gerçekten büyük futbolcu olmak istiyorsa, yapacağı transfer tercihleri de bunda etkili oluyor.
2008 CRISTIANO RONALDO'NUN YILI OLDU
Dünya'nın en iyi futbolcusu beklenildiği gibi Cristiano Ronaldo oldu. Bana göre bu ödülü fazlasıyla hak etti. Ancak Euro 2008'de herkes gibi bende ondan daha iyi bir performans bekliyordu. Turnuvada favori gördüğüm Portekiz ondan istediği verimi alamadığı için çeyrek finalde elendi. Tekrar dün geceye gidecek olursak, Ronaldo'nun hemen yanında oturan Messi sakın üzülmesin seneye bu ödül onun olacak. Noat Samisa'da yazmış işte Ronaldo'nun bu yıl aldığı ödüller...
Premier League
Champions League
Community ShieldFifa
World Club Cup
Football Writers' Player of the Year
PFA Player of the Year
Golden Boot
Ballon d'OrFifPro World Player of the Year
Fifa World Player of the Year
Premier League
Champions League
Community ShieldFifa
World Club Cup
Football Writers' Player of the Year
PFA Player of the Year
Golden Boot
Ballon d'OrFifPro World Player of the Year
Fifa World Player of the Year
4 Ocak 2009 Pazar
DİEGO'NUN BARCA ZİYARETİ
3 Ocak 2009 Cumartesi
AFRİKA'NIN EN İYİSİ KİM OLACAK
Afrika kıtasının en iyi futbolcusu 23 Ocak'ta Senegal'de yapılacak ödül töreninde belli olacak. Kıtanın iki önemli golcüsü Drogba ve Eto ödülü Adebayor'un hak ettiğini söylüyor. Bu ödülü 3 kez alma başarısı gösteren Eto, ''Drogba ve ben geçen sezon talihsiz sakatlıklar yaşadık ama Adebayor takımı adına önemli işlere imza attı'' diyor.
Togo'lu geride bıraktığımız yıl içerisinde zaman zaman sakatlıklar yaşasa da takımı adına 24 gole imza attı. Adebayor'un 2004 yılında Manaco'nun Şampiyonlar ligi'nde final oynamasında çok önemli rolü vardı. O günleri hatırlıyorum da kendi kendime kim bu diyodum. O zamanlar bizlere Kanu'yu anımsatıyordu. Arsenal'de onu Kanu'nun yerine aldı zaten...
Adebayor'un bana göre 23 Ocak'ta en büyük rakibi Amr Zaki olacak. Belki Essien de bu ödüle layık görülebilir.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)