25 Ağustos 2010 Çarşamba

YENİ DÜNYA GÜZELİ JIMENA NAVARRETE


Meksika Suç oranının yüzde 60 olduğu bir ülke. ABD'nin arka çöplüğü ve Dünya uyuşturucu trafiğinin en önemli ülkesi. ABD'nin uyuşturucu dağıtım merkezi. Ayrıca her türlü çete lideri, hapishane kaçkınları, azılı katiller ve suçlularla kara paraya bulaşmış işadamları ile pornografi ve çocuk fuhuşu suçlarına karışanlar bu ülkeyi mesken tutuyor. Daha da kötüsü, polisin Uluslar arası kaçakçılarla, uyuşturucu tüccarlarıyla ve suçlularla iç içe olduğu, rüşvet ve çıkar ilişkileri sayesinde her türlü suçun görmezden gelindiği, her türlü suçun çoğu zaman cezasız kaldığı, çocukların bile sokaklarda silahlı çeteler kurdukları bir ülke. Hayatınızda birkaç tane bile Amerikan filmi izlediyseniz zaten bunları biliyorsunuzdur. Bu kadar pisliğin içinde güzel şeylerde olmuyor değil. Jimena Navarrete 1988 yılında Guadalajara'da doğmuş ve o şehirde büyümüş. Diş doktoru anne ve baba'nın 2 çocuğundan biri. Dünya'da hergün cinayet haberleriyle ismi duyulan ülkesini, güzel bir haberle temsil etti.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

BEŞİKTAŞ'IN ÇOCUĞU KİM?

Renklere gönül veririz sadece siyah-beyaza. Ama haddimizi biliriz. Kimi nerde itin götüne sokucağımızı da. Şerefli İnönü’nün numaralısına 2.750 ve 2.100 tl vererek kimse kendisini oranın kartalı sanmasın. Eleştiriye evet Nihat’ı yuhalamaya asla. ''Beşiktaş'ın çocuğu" Nihat Kahveci'dir. 'Para Babası sen' değil. Delgado kötü oynuyor, oynadı, oynar ama bir kalemde silinmeyi haketmez. Futbolun f’sinin ruhunu bilmeyen, formadan akan teri koklamış, duruştan bahsedip de durmayı emir sanan 14 ile 7’yi sırtına geçiren sen. Beşiktaş'ı bize sevdiren adamdır, tavırdır, maçtır, duruştur, goldür bunu böyle bilesin. Aklıma yıllar sonrası geliyor, Beşiktaş’ın çocuğu Necip Uysal’ı da birgün silermisiniz?

Gönderen: azzuro

BLOGU BU PASLAR YÜZÜNDEN AÇMIŞTIM

Xavi sana söyleyecek söz bulamıyorum. Bir oyuncunun bir sezonda yaptığını sadece bir maçta yapıyor Xavi. Sevilla ile oynanan Süper kupa finali rövanşında da yine çıktı sahneye, İkinci golde Messi'ye verdiği 'pas' diyesim gelmiyor, çünkü başka birşey bu.

19 Ağustos 2010 Perşembe

MESUT ÖZİL İLK ANTRENMANINA ÇIKTI

Mesut Özil imzayı attıktan sonra Real Madrid'le ilk antrenmanına çıktı. Takım arkadaşlarıyla tanıştıktan sonra kaptan Casillas ona bazı nasihalarda bulunmuş. Ancak Ronaldo Mesut transferinden pek memnun değilmiş gibi gözüküyor. Fotoğrafta, '' Kim lan bu, ben varken o kadar ilgi gösteriyolar bu adama'' der gibi bir hali var. Mesut'un ''Kaka ile yan yana oynamak için sabırsızlanıyorum'' sözlerine de bozulmuş olabilir.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

MESUT ÖZİL REAL MADRID'DE


Werder Bremen Kulübü bu transfer sürecini çok iyi yönetti. Mesut'a, ''Seni satmayı düşünmüyoruz'' dediler ancak futbolcusunu isteyen kulüplerle de pazarlık masasına oturdular. 12 Milyon Euro bir sene sonra bedava gidecek oyuncu için çok iyi para. Mesut'un da 6 yıl için 30 milyon euroluk bir sözleşme yaptığı konuşuluyor. Sonuçta Bremen'de, Mesut'ta ev Real Madrid'de mutlu. Bu sezon göstereceği performansla Mesut'un değerini ikiye katlayacağını düşünüyorum. 21 yaşında olduğunu da unutmamak lazım. Her ne kadar Alman milli takımı forması giysede, o Türk kanı taşıyor. Dünya Kupası'nda kaçırdığı gollerden sonra nasıl tepki verdiğini hep birlikte gördük. Mourinho'dan sonra Mesut'un da Real Madrid'e gitmesi, Türk futbolseverlerde de ayrı bir heyecan yaratacak. La Liga başlasın artık.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

GALATASARAY U17 2-1 BARCELONA U17

Galatasaraylıların gönlünde ayrı bir yeri olan Gheorghe Hagi, aralarında sarı - kırmızılıların yanısıra, kendi takımı ve Real Madrid ile Barcelona'nın da bulunduğu bir turnuva düzenliyor. U17 kategorisinde gerçekleşen turnuvanın ilk gününde Galatasaray, altyapı konusunda uzman olan Barcelona'yı 2-1 yenmiş. Sergi Barjuan çalıştırdığı Katalanlar karşısında sarı - kırmızılıların gollerini Emre Gemici ve Erdi Güncan atmış. Buraya kadar tamam ancak sorun gerisinin gelmemesi. Geçtiğimiz günlerde Uğur Meleke 4 yıl önce Türkiye ile İspanya arasında oynanan U19 maçında İlhan Parlak'ın Pique'yi nasıl zor durumda bıraktığını yazmıştı. Son 10 dakikayı 10 kişi oynamasına rağmen Barcelona'yı yenmesini bilen çocukların sonları İlhan Parlak gibi olmaması için, başlarındakilere büyük görev düşüyor. Bugün yazdığım "Zeytinburnu ve Bayrampaşa'nın çocukları" başlıklı yazımda, bunu vurgu yaptım. Bizde müthiş bir potonsiyel var ancak yıllardır bunu değerlendiremiyoruz. Türk sporunu yönetenler, Evde güzel eşi beklerken, gözü dışarıda olan erkeklere benziyor. Sorun çocuklarda değil. Onları yönlendirecek idareciler ve ailelerine büyük işler düşüyor. Bir eleştiri de Galatasaray kulübüne, Barcelona'yı yenen gençlerin bir kare fotoğrafını bile internet sitesine koymamışlar.

AMAURI SÖZÜNÜ TUTTU

İtalyan parlamentosu ve yazarları Milli takımda kendi ülkelerinden olmayan oyuncuların oynamasına sıcak bakmıyor. Dünya kupasının ardından Lippi'den görevi devir alan Prandelli, eleştirilere rağmen Fildişi Sahili maçı aday kadrosuna Brezilya asıllı Amauri ile Gana asıllı Balotelli'yi de aldı. Bu tür eleştirilerden şikayetçi olan Amauri hafta başında yaptığı açıklamada, ''Brezilya asıllı olmam neyi değiştiriyor anlamıyorum. İtalya milli marşı'nı elbetteki biliyorum ancak bunu kimseye ispatlamak zorunda değilim. Sanırım insanların fikirlerini değiştirmek benle Balotelli'ye düşüyor'' diyerek Fildişi maçında İtalya milli marşını bildiği halde okumayacağını açıklamıştı. Golcü futbolcu dün oynanan Fildişi maçında sözünü tuttu ve arkadaşları milli marşı okurken kendisi kafasını öne eğdi.

LUCA TONI VE MARTA CECCHETTO

Önümüzdeki sezon Genoa forması giyecek olan Luca Toni, geçtiğimiz haftasonunu eşi Marta Cecchetto ile Toscana sahillerinde geçirmiş. 33 yaşındaki forvetin forma şansı zor görünüyor. Acquafresca, Basko Jankoviç ve David Suazo gibi isimlerle yarışacak. 2 yıl sonra futbolu bırakacağını açıklayan Toni için Genoa son durak olacak gibi görünüyor. Bu duruma en çok, yoğun maç trafiği nedeniyle eşini haftada 3 gün zor gördüğünü söyleyen Marta Cecchetto sevinmiştir.

ZEYTİNBURNU VE BAYRAMPAŞA'NIN ÇOCUKLARI

A Milli Takım Sorumlusu Guus Hiddink'in dünkü basın toplantısında altyapıya vurgu yapması bir çok kişiye sıradan gelmiş olabilir ama oldukça dikkatimi çektiğini belirtmek isterim. Peki 5 büyükler ne kadar altyapıya önem veriyor ve ne alıyor? Son 10 yıl içinde altyapısı en aktif olan takım Galatasaray. Arda Başta olmak üzere Sabri, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun, Mehmet Güven, Aydın Yılmaz ve Emre Çolak gibi oyunculardan faydalanmış. Tugay Kerimoğlu önderliğindeki altyapıdan beklentiler çok yüksek. Hakikaten bu beklentileri karşılayacak oyuncularda var.
Beşiktaş'a bakacak olursak, Nihat Kahveci, Serdar Özkan, Yasin Sülün, İbrahim Kaş, Mehmet Sedef, Aydın Karabulut, Batuhan Karadeniz ve Necip Uysal öne çıkanlar, özellikle de yenilerden Necip'in çok önemli yerlere geleceğini düşünüyorum. Viktoria Plzen ile İnönü Stadı'nda oynanan rövanş maçını canlı izleme fırsatı buldum ve gerçekten o mevki de Türkiye standartlarının çok üstünde. Yaşı çok genç, Guti'den de çok şey öğreneceğini umuyorum.
Fenerbahçe'de ise ilk akla gelen Semih Şentürk. Can Arat ile Kerim Zengin'i de sayabiliriz ancak Fenerbahçe altyapısının bu konuda başarısız olduğunu kabullenmesi lazım.

Trabzonspor'da Tolga Zengin, Ufukhan Bayraktar, Feridun Sungur, Gökdeniz Karadeniz, Hüseyin Cimşir, Hasan Üçüncü ve Barış Şimşek göze batıyor ama Gökdeniz ve Hüseyin dışındakilerden verim alamadığını hatırlatmakta fayda var.
Aslında son yıllarda altyapının ne kadar önemli olduğuna Türkiye'deki en iyi örnek Bursaspor. Şampiyonlukta büyük pay sahibi olan Ozan İpek, Sercan Yıldırım ve Volkan Şen altyapıdan gelen isimler.

Dünya futbolundan örnekler verecek olursak, Real Madrid son 10 yılda transfere 1 milyar euro harcarken, ezeli rakibi Barcelona ise altyapıdan gelen oyuncularla kaldırmadığı kupa kalmadı.

Birde Hiddink'in örnek gösterdiği Emre Belözoğlu'nun Zeytinburnu sokaklarında, Arda Turan'nın ise Bayrampaşa'nın toprak arazilerinden gelip, Milli takımın en önemli oyuncuları olduğunu hatırlatmak isterim. Belki çok klişe olacak ama, gözümüzün önündeki değerleri göremiyoruz.
Türk kulüpleri izleme komiteleri oluşturup, Güney Amerika'ya gönderene kadar, tek otobüsle Bayrampaşa, Bakırköy, Esenler veya Zeytinburnu'ya gönderseler, eminim daha faydalı iş yapmış olacaklar.

BLANC MİLLİ TAKIMA DÖNDÜ

Laurent Blanc bu akşam Norveç karşısında ilk maçına çıkacak. İlk iş olarakta 2010 Dünya kupası kadrosunda yer alan oyuncuları, bu maçta kesmek oldu. Kendinden emin ve ne yaptığını bilen bir teknik adam. 3 yıllık Bordeaux kariyerinde de önemli işler yaptı. Lig şampiyonluğunun yanısıra geçen sezon şampiyonlar ligi'nde oynanan çeyrek final, kulüp tarihinin son 10 yıldaki en büyük başarısı. 2008-2009 sezonunda Galatasaray maçı için İstanbul'a geldiğinde, başta Gourcuff olmak üzere bazı önemli isimleri kadroya almamıştı ve kendileri için Fransa ligi'nin daha önemli olduğunu söylüyordu. O dönemde lider Marsilya'nın 8 puan gerisindelerdi. Kendisine hala Fransa ligi'nin Uefa Avrupa Ligi'nden daha mı önemli olduğunu sorduğumda bana çok kızmıştı. Blanc haklı çıktı ve o sezon 8 puan geriden gelerek şampiyon oldu. Her ne kadar 98 Dünya kupası'nın finalinde kart cezası nedeniyle oynayamasa da, Fransa'nın altın jenerasyonunun en önemli isimlerinden. Bu futbolcular üzerinde iyi bir otorite kurması için yeterli olacaktır. Domench'ten sonra kim gelirse gelsin kral olacaktı ancak bu isimin Laurent Blanc olması, Fransızları ayrıca mutlu etti.

3 Ağustos 2010 Salı

SARA VE CASILLAS TATİLDE

2010 Dünya Kupası'nın muhteşem ikilisi Iker Casillas ve Sara Corbonero şu günlerde Los Angeles'ta tatillerini sürdürüyorlar. Tabi doğal olarak magazinciler peşlerine düşmüşer ve o görüntülere ulaşmıştır.
Sara, kendisine doğrultulmuş kameraların farkında olmadan güneşlenirken, Casillas ise sanki arkadan etraftaki kızları kesiyor.