22 Aralık 2010 Çarşamba

ÇARŞI'DAN LEFTERE'E

bu fotoğrafı Beşiktaş'ın taraftar sitesi www.forzabesiktas.com'dan aldım. Belki bir çok şey yazılabilir ama, bana göre 'En büyük' büyüklük bu.

7 Aralık 2010 Salı

GUARDIOLA MI? MOURINHO MU?


Kurban Berdyev, daha 2 sene öncesine kadar kimse tanımazdı. 2001 yılında geçtiği Rubin Kazan'ın bügünlere gelmesinde önemli rol oynadı. 2 yıl üst üste kazanılan Rusya şampiyonluğu ve şampiyonlar ligi'nde adını duyurdu. Bazen giydiği ilginç gömlekler, bazen de elinde tespih ile çıktı karşımıza. Kendisi aynı zamanda son yıllarda Barcelona'yı Noucamp'ta yenebilen 3 teknik adamdan biri. Bu akşam yine Barcelona ile kritik bir maça çıkacaklar. Maç öncesi İspanyol basını kendisine Guordiola mı? Mourinho mu? diye sormuş. Berdyev ise ''Bu, bir çocuğa Anneni mi? yoksa babanı mı daha çok seviyorsun demek gibi. Tabiki her ikisini de'' diye cevap vermiş. Türkmen teknik adamın İspanyol meslektaşlarımıza cevabı biraz Mourinho vari olmuş. Berdyev'in 1993-1994 sezonunda Gençlerbirliği'ni çalıştırdığını hatırlatarak, bu güzel futbol adamını yeniden Spor Toto Süper lig'de bir takımın başında görmekten mutluluk duyacağımı belirtmek isterim.

5 Aralık 2010 Pazar

XAVI'NİN MİNİK HAYRANI

İspanya Milli takımı Dünya Şampiyonu olmuş ve Madrid sokaklarında halkla buluşuyor. Bir İngiliz aile de Madrid'deki coşkuya ortak oluyor. Ancak minik biri varki, sesini duyurmak istediği biriler var. Belli ki bu tatlı çocuğun babası Barcelona ve Xavi hayranı. Bu tatlı mı tatlı minik arkadaşımız da babasıyla birlikte maç izleyerek, Xavi'ye hayran olmuş. Sesini duyuramayınca da, nasıl üzülüyor.

1 Aralık 2010 Çarşamba

GALATASARAY'IN TRANSFERDEKİ BAŞARISIZLIĞI

Galatasaray, Adnan Polat'ın başkanlık döneminde teknik direktör sirkülasyou yaşarken,, büyük umutlarla transfer ettiği yıldız futbolculardan beklenen performansı alamadı görülüyor. Son 3 yılda 6 teknik adamla çalışan sarı - kırmızılı takımda, kulübe yaşanan istikrarsız görüntü, yabancı transferine de yansımış durumda. İşte tablo

CASSIO LINCOLN: 4.5 milyon euro'ya geldi. 2 milyon 166.000 bin euro'ya gitti.
TOBIAS LINDEROTH: 3.5 milyon euro'ya geldi. Bedava gitti. Aldığı yıllık ücretlerle beraber 2.5 yılda maliyeti 7 milyon euro'yu buluyor.
GIOVANNI DOS SANTOS: 1 milyon 250 bin euro'ya kiralandı. Sezon sonu alınmadı.
JO ALVES: 1.5 milyon euro'ya kiralandı. Sezon sonu gitti.
ELANO BLUMER: 7 milyon euro'ya geldi. 2.9 milyon euro'ya gitti.
ZVJEZDAN MISIMOVIC: 8 Milyon euro'ya alındı. Şuan kadro dışı.
Son 3 yılda Galatasaray'ın büyük umutlarla transfer ettiği yıldız futbolculardan 15 milyon euro'dan fazla zarar ettiği görülüyor. En son kupasını 2008 yılının Ağustos ayında kaldıran sarı-kırmıızlı takımda,, transferdeki başarısızlığının yeşil-sahaya ne kadar yansıdığı net bir şekilde gözler önüne seriliyor..

24 Kasım 2010 Çarşamba

MOURINHO'NUN OYUNU BU KEZ TUTMADI

Şampiyonlar ligi'nde Real Madrid deplasmanda Ajax'ı 4-0 yenerek, 5. maçlar sonunda gruptan çıkmayı garantiledi. Ancak İspanyol basını alınan farklı galibiyetten çok yine Mourinho'yu konuşuyor. Portekizli teknik adamın yaptığı da konuşulmayacak gibi değil. Dünkü maçta Real Madridli Ramos ve Xabi Alonso kırmızı kart görmesinin ardına Mourinho olduğu anlaşıldı.
Yedek kulübesinde yardımcılarıyla durum değerlendirmesi yapan Mourinho'nun yedek kaleci Dudek'i kullanarak, mesaj ilettiği televizyon kameralarına yansıdı. Dudek, maç esnasında arkadan kaleci İker Casillas'ın yanına giderek Mourinho'nun mesajını verdi. Daha sonra ise Casillas Sergio Ramos'a bu mesajı iletti. (Yukarıdaki fotoğrafta kare kare olayı anlatmış Marca gazetesi) Bunun üzerine Xabi Alonso 86., Ramos da 90. dakikalarda gördükleri ikinci sarı kartlarla oyundan atıldı. Her iki futbolcu da gruplardaki son maç olan Auxerre karşısında forma giyemeyecekler ve ikinci tura kartlarını temizleyerek başlayacaklar. Ancak bu durum UEFA'nın gözünden kaçmış değil. UEFA konuyla ilgili soruşturma başlatacak ve muhtemelen olayın kahramanları Ramos, Alonso ve Mourinho'ya ceza verilecek. Yağmurdan kaçarken, doluya yakalanmak böyle birşey olsa gerek.

5 Kasım 2010 Cuma

12 YIL SONRA HEDEF YİNE AYNI

Galatasaraylılar için 30 Eylül 1998'de oynanan Atletic Bilbao maçınının ayrı bir yeri vardır. Son dakikada Hagi'nin attığı o harika gol hala hafızalarda. O golde bana göre Hagi kadar emeği olan bir isim daha vardı Tugay Kerimoğlu. O gün Ali Sami Yen tribünlerini coşturan ikilinin 12 yıl sonra hedefi yine aynı. Dünkü antrenmanda bu fotoğrafı görünce, yazmak geldi içimden.

15 Ekim 2010 Cuma

AZRAİL'E ÇALIM ATAN FRANKLIN LOBOS

Franklin Lobos, Şili'nin önemli futbolcularından biriymiş. Futbola profosyonel olarak 1980'de maden kazasının meydana geldiği Copiapo şehrinin takımı Regional Atamaca'da başlayan Lobos, frikikleriyle ün yapmış. Lobos, Şili futbolunun gelmiş geçmiş en önemli futbolcularından biri olan Ivan Zamarona ile birlikte oynamış. Eski takım arkadaşının yeteneklerini öven Zamarona, Lobos'un frikiklerinin önlenemez olduğunu iddia ediyor. Zamorano, "Onun kadar teknik kapasitesi yüksek bir futbolcu hala görmedim. Frikiklerde bileğini de kullanıyordu dolayısıyla vuruşları engellenemiyordu" diyor. Lobos, 1984 Olimpiyatları Elemeleri'nde olimpik milli takımda forma giyme gururunu da yaşıyor. Ancak o dönemlerde futbolcuların günümüzdeki gibi milyondolarlar kazanamadıkları için, Franklin Lobos kariyeri sona erdikten sonra ilk önce direksiyon başına geçip taksicilik yapıyor, 2005'te de madenciliğe başlıyor. Sadece Lobos değil, Şili'de bir futbolcu jubilesini yaptıktan sonra yüksek maaşlar nedeniyle madenciliği seçiyor.

69 gün boyunca kurtarılmayı bekleyen 33 Şililiden biri de oydu. San Jose madeninde 3 ay önce çalışmaya başlayan 'sihirli Mortar' ya da gerçek ismiyle Franklin Lobos, son çalımını Azrail'e atmış gibi görünüyor.

3 Ekim 2010 Pazar

ADAM DEĞİLSİN XAVI

Bu blogu açmama neden olan Xavi Herndez, son 4 yılda 258 resmi maç oynamış. Bülent abi acetobalsamico.blogspot.com'da bununla ilgili çok güzel bir yazısı var. Bu sezonun rakamları hariç, Mayıs 2006-Temmuz 2010 tarihleri arasında Xavi'nin çıktığı maç sayısı 258. Barcelona'da üç sezon arka arkaya 35 maça çıktı, geçen sezon ise 34 maça. 4 yılda geçirdiği sakatlık sayısı 4. Şampiyonlar Ligi'nde sadece bir maç kaçırdı. İspanyol Milli Takımı ile 4 yılda 45 maça çıktı. 22 Kral Kupası, 4 İspanya Süper Kupası, 2 UEFA Süper Kupası, Sezon başına 64.5 maç... 22 bin dakika... Bir daha bizim ülkemizde bir futbolcu çıkıp, haftada 2 gün maç yapmak yoruyo derse, onu Yılmaz Vural'a havale edeceğim.

30 Eylül 2010 Perşembe

BRAVO CÜNEYT ÇAKIR

Rubin Kazan - Barcelona maçını izlerken, bir çok Türk futbolsever gibi gözüm Cüneyt Çakır'ın üstündeydi. Çakır, kariyerindeki en rahat maçlarından birini yönetti. UEFA'nın Cüneyt Çakır'a güvenmesinin en büyük nedeni, cesaretli yönetim göstermesiydi. Dün de yine aynı şekilde kendinden emindi. Verdiği penaltılar ve gösterdiği kartlarda da en ufak bir hata yoktu. Çakır'ın yönettiği Beşiktaş - Fenerbahçe maçını canlı izledim ve aslında o günde iyi bir maç yönetmişti. Ancak maç sonunda Fenerbahçeli Volkan, kendisinin yaptırdığı penaltı ile takımın 2 puan kaybetmesi nedeniyle Cüneyt Çakır'a yüklenmişti. Hakikaten Cüneyt Çakır son 2 yılda büyük aşama kaydetti. Söylemek istediğimi Türk hakemleri çok kötü diyenlere, bugün Fenerbahçe ve Galatasaray Avrupa'da yok ama Süper ligde görev yapan 3 hakem düzenli olarak Avrupa'da maç yönetiyor. Cüneyt Çakır başta olmak üzere, Bülent Yıldırım ve Fırat Aydınus. Temennimiz 2012 Avrupa futbol Şampiyonası ve 2014 Dünya Kupası'nda da Türk hakemlerini görmek. Bu artık çokta zor görünmüyor.

KURNAZ RAMAZAN


Bugünlerde Ramazan Kurnaz diye bir arkadaş Habertürk gazetesinde spor spikerliği yazarlığı yapıyor. Asıl işi ise Ajans Habertürk Genel Müdürüğü. Ancak gel görki, Meyda sektöründe biri konum itibariyle iyi bir yerdeyse, birazda tanıdıkları varsa, çok rahat bir köşe kapabiliyor. Adam işi gücü bırakmış, piyasa yapmak için o bayan spiker şöyle, bu bayan spiker böyle diye yazılar yazıyor. Tek bir nedeni var, tanınan bir olmak. Popüler olmak. Başka türlü kimsenin kendisini okumayacağın çok iyi biliyor. Zamanını başında olduğu Ajans Habertürk'e ayırsa, daha başarılı olabilir. Bu gibi durumların bana antipatik geldiğinden, görüşlerimi belirtmek istedim.

15 Eylül 2010 Çarşamba

METİN OKTAY VE KEWELL

Güzel oyunun, güzel adamları vardır. Hırslıdır. Kaybetmeye tahammül edemez ancak kaybettiğinde de rakibi kutlamasını bilir. Rakiplerinden de büyük saygı görür böyle oyuncular. Galatasaray'ın şuanki mevcut kadrosu içinde Arda Turan dahil en çok sevilen oyuncu şüphesiz Harry Kewell. Şimdi diyeceksiniz Kewell'ın bu üçüncü sezonu ve sadece bir TFF Süper kupa kaldırdı. Ancak taraftar oyuncunun yaptığı mücadelenin samimiyetine bakıyor. Nasıl bizim kuşak hiç izlemeden, tanımadan sevebiliyorsa Metin Oktay'ı, bizden sonrakilerde Kewell gibilerini unutmayacak. Gaziantepspor maçında Ali Sam Yen'deydim. İlk yarı herkesin söylediği gibi 3 pas yapamayan, hücümda etkili olamayan bir Galatasaray vardı. Ancak ikinci yarının ilk 15 dakikası ise daha organize bir takım seyrettik. Elano ve Ali'nin yerine Aydın ve Sabri değişikliği takımı nasıl olumlu etkilediyse, Kewell'ın bu dakikalarda aldığı sorumlulukta göz ardı edilmemeli. Kewell'ın çıkmasıyla birlikte ileride top tutamayan bir Galatasaray izledik. Gaziantepspor sadece bir örnek, bunun gibi bir çok maç sayabilirim. Belki bir Metin Oktay, bir Hagi ve bir Hakan Şükür gibi olmayacak ama Galatasaray taraftarının gönlünde hep ayrı yeri olacak Kewell'ın. O yüzden Metin oktay tişörtü üzerinde ayrı bir anlam kazanmış.

10 Eylül 2010 Cuma

DÜRÜST IBRAHIMOVIC

"INTER'İ, DAHA GÜÇLÜ BİR TAKIM OLAN BARCELONA İÇİN, BARCELONA'YI İSE ARTIK ORADA KİMSE BENİ İSTEMEDİĞİ İÇİN BIRAKTIM"

25 Ağustos 2010 Çarşamba

YENİ DÜNYA GÜZELİ JIMENA NAVARRETE


Meksika Suç oranının yüzde 60 olduğu bir ülke. ABD'nin arka çöplüğü ve Dünya uyuşturucu trafiğinin en önemli ülkesi. ABD'nin uyuşturucu dağıtım merkezi. Ayrıca her türlü çete lideri, hapishane kaçkınları, azılı katiller ve suçlularla kara paraya bulaşmış işadamları ile pornografi ve çocuk fuhuşu suçlarına karışanlar bu ülkeyi mesken tutuyor. Daha da kötüsü, polisin Uluslar arası kaçakçılarla, uyuşturucu tüccarlarıyla ve suçlularla iç içe olduğu, rüşvet ve çıkar ilişkileri sayesinde her türlü suçun görmezden gelindiği, her türlü suçun çoğu zaman cezasız kaldığı, çocukların bile sokaklarda silahlı çeteler kurdukları bir ülke. Hayatınızda birkaç tane bile Amerikan filmi izlediyseniz zaten bunları biliyorsunuzdur. Bu kadar pisliğin içinde güzel şeylerde olmuyor değil. Jimena Navarrete 1988 yılında Guadalajara'da doğmuş ve o şehirde büyümüş. Diş doktoru anne ve baba'nın 2 çocuğundan biri. Dünya'da hergün cinayet haberleriyle ismi duyulan ülkesini, güzel bir haberle temsil etti.

23 Ağustos 2010 Pazartesi

BEŞİKTAŞ'IN ÇOCUĞU KİM?

Renklere gönül veririz sadece siyah-beyaza. Ama haddimizi biliriz. Kimi nerde itin götüne sokucağımızı da. Şerefli İnönü’nün numaralısına 2.750 ve 2.100 tl vererek kimse kendisini oranın kartalı sanmasın. Eleştiriye evet Nihat’ı yuhalamaya asla. ''Beşiktaş'ın çocuğu" Nihat Kahveci'dir. 'Para Babası sen' değil. Delgado kötü oynuyor, oynadı, oynar ama bir kalemde silinmeyi haketmez. Futbolun f’sinin ruhunu bilmeyen, formadan akan teri koklamış, duruştan bahsedip de durmayı emir sanan 14 ile 7’yi sırtına geçiren sen. Beşiktaş'ı bize sevdiren adamdır, tavırdır, maçtır, duruştur, goldür bunu böyle bilesin. Aklıma yıllar sonrası geliyor, Beşiktaş’ın çocuğu Necip Uysal’ı da birgün silermisiniz?

Gönderen: azzuro

BLOGU BU PASLAR YÜZÜNDEN AÇMIŞTIM

Xavi sana söyleyecek söz bulamıyorum. Bir oyuncunun bir sezonda yaptığını sadece bir maçta yapıyor Xavi. Sevilla ile oynanan Süper kupa finali rövanşında da yine çıktı sahneye, İkinci golde Messi'ye verdiği 'pas' diyesim gelmiyor, çünkü başka birşey bu.

19 Ağustos 2010 Perşembe

MESUT ÖZİL İLK ANTRENMANINA ÇIKTI

Mesut Özil imzayı attıktan sonra Real Madrid'le ilk antrenmanına çıktı. Takım arkadaşlarıyla tanıştıktan sonra kaptan Casillas ona bazı nasihalarda bulunmuş. Ancak Ronaldo Mesut transferinden pek memnun değilmiş gibi gözüküyor. Fotoğrafta, '' Kim lan bu, ben varken o kadar ilgi gösteriyolar bu adama'' der gibi bir hali var. Mesut'un ''Kaka ile yan yana oynamak için sabırsızlanıyorum'' sözlerine de bozulmuş olabilir.

18 Ağustos 2010 Çarşamba

MESUT ÖZİL REAL MADRID'DE


Werder Bremen Kulübü bu transfer sürecini çok iyi yönetti. Mesut'a, ''Seni satmayı düşünmüyoruz'' dediler ancak futbolcusunu isteyen kulüplerle de pazarlık masasına oturdular. 12 Milyon Euro bir sene sonra bedava gidecek oyuncu için çok iyi para. Mesut'un da 6 yıl için 30 milyon euroluk bir sözleşme yaptığı konuşuluyor. Sonuçta Bremen'de, Mesut'ta ev Real Madrid'de mutlu. Bu sezon göstereceği performansla Mesut'un değerini ikiye katlayacağını düşünüyorum. 21 yaşında olduğunu da unutmamak lazım. Her ne kadar Alman milli takımı forması giysede, o Türk kanı taşıyor. Dünya Kupası'nda kaçırdığı gollerden sonra nasıl tepki verdiğini hep birlikte gördük. Mourinho'dan sonra Mesut'un da Real Madrid'e gitmesi, Türk futbolseverlerde de ayrı bir heyecan yaratacak. La Liga başlasın artık.

11 Ağustos 2010 Çarşamba

GALATASARAY U17 2-1 BARCELONA U17

Galatasaraylıların gönlünde ayrı bir yeri olan Gheorghe Hagi, aralarında sarı - kırmızılıların yanısıra, kendi takımı ve Real Madrid ile Barcelona'nın da bulunduğu bir turnuva düzenliyor. U17 kategorisinde gerçekleşen turnuvanın ilk gününde Galatasaray, altyapı konusunda uzman olan Barcelona'yı 2-1 yenmiş. Sergi Barjuan çalıştırdığı Katalanlar karşısında sarı - kırmızılıların gollerini Emre Gemici ve Erdi Güncan atmış. Buraya kadar tamam ancak sorun gerisinin gelmemesi. Geçtiğimiz günlerde Uğur Meleke 4 yıl önce Türkiye ile İspanya arasında oynanan U19 maçında İlhan Parlak'ın Pique'yi nasıl zor durumda bıraktığını yazmıştı. Son 10 dakikayı 10 kişi oynamasına rağmen Barcelona'yı yenmesini bilen çocukların sonları İlhan Parlak gibi olmaması için, başlarındakilere büyük görev düşüyor. Bugün yazdığım "Zeytinburnu ve Bayrampaşa'nın çocukları" başlıklı yazımda, bunu vurgu yaptım. Bizde müthiş bir potonsiyel var ancak yıllardır bunu değerlendiremiyoruz. Türk sporunu yönetenler, Evde güzel eşi beklerken, gözü dışarıda olan erkeklere benziyor. Sorun çocuklarda değil. Onları yönlendirecek idareciler ve ailelerine büyük işler düşüyor. Bir eleştiri de Galatasaray kulübüne, Barcelona'yı yenen gençlerin bir kare fotoğrafını bile internet sitesine koymamışlar.

AMAURI SÖZÜNÜ TUTTU

İtalyan parlamentosu ve yazarları Milli takımda kendi ülkelerinden olmayan oyuncuların oynamasına sıcak bakmıyor. Dünya kupasının ardından Lippi'den görevi devir alan Prandelli, eleştirilere rağmen Fildişi Sahili maçı aday kadrosuna Brezilya asıllı Amauri ile Gana asıllı Balotelli'yi de aldı. Bu tür eleştirilerden şikayetçi olan Amauri hafta başında yaptığı açıklamada, ''Brezilya asıllı olmam neyi değiştiriyor anlamıyorum. İtalya milli marşı'nı elbetteki biliyorum ancak bunu kimseye ispatlamak zorunda değilim. Sanırım insanların fikirlerini değiştirmek benle Balotelli'ye düşüyor'' diyerek Fildişi maçında İtalya milli marşını bildiği halde okumayacağını açıklamıştı. Golcü futbolcu dün oynanan Fildişi maçında sözünü tuttu ve arkadaşları milli marşı okurken kendisi kafasını öne eğdi.

LUCA TONI VE MARTA CECCHETTO

Önümüzdeki sezon Genoa forması giyecek olan Luca Toni, geçtiğimiz haftasonunu eşi Marta Cecchetto ile Toscana sahillerinde geçirmiş. 33 yaşındaki forvetin forma şansı zor görünüyor. Acquafresca, Basko Jankoviç ve David Suazo gibi isimlerle yarışacak. 2 yıl sonra futbolu bırakacağını açıklayan Toni için Genoa son durak olacak gibi görünüyor. Bu duruma en çok, yoğun maç trafiği nedeniyle eşini haftada 3 gün zor gördüğünü söyleyen Marta Cecchetto sevinmiştir.

ZEYTİNBURNU VE BAYRAMPAŞA'NIN ÇOCUKLARI

A Milli Takım Sorumlusu Guus Hiddink'in dünkü basın toplantısında altyapıya vurgu yapması bir çok kişiye sıradan gelmiş olabilir ama oldukça dikkatimi çektiğini belirtmek isterim. Peki 5 büyükler ne kadar altyapıya önem veriyor ve ne alıyor? Son 10 yıl içinde altyapısı en aktif olan takım Galatasaray. Arda Başta olmak üzere Sabri, Uğur Uçar, Ferhat Öztorun, Mehmet Güven, Aydın Yılmaz ve Emre Çolak gibi oyunculardan faydalanmış. Tugay Kerimoğlu önderliğindeki altyapıdan beklentiler çok yüksek. Hakikaten bu beklentileri karşılayacak oyuncularda var.
Beşiktaş'a bakacak olursak, Nihat Kahveci, Serdar Özkan, Yasin Sülün, İbrahim Kaş, Mehmet Sedef, Aydın Karabulut, Batuhan Karadeniz ve Necip Uysal öne çıkanlar, özellikle de yenilerden Necip'in çok önemli yerlere geleceğini düşünüyorum. Viktoria Plzen ile İnönü Stadı'nda oynanan rövanş maçını canlı izleme fırsatı buldum ve gerçekten o mevki de Türkiye standartlarının çok üstünde. Yaşı çok genç, Guti'den de çok şey öğreneceğini umuyorum.
Fenerbahçe'de ise ilk akla gelen Semih Şentürk. Can Arat ile Kerim Zengin'i de sayabiliriz ancak Fenerbahçe altyapısının bu konuda başarısız olduğunu kabullenmesi lazım.

Trabzonspor'da Tolga Zengin, Ufukhan Bayraktar, Feridun Sungur, Gökdeniz Karadeniz, Hüseyin Cimşir, Hasan Üçüncü ve Barış Şimşek göze batıyor ama Gökdeniz ve Hüseyin dışındakilerden verim alamadığını hatırlatmakta fayda var.
Aslında son yıllarda altyapının ne kadar önemli olduğuna Türkiye'deki en iyi örnek Bursaspor. Şampiyonlukta büyük pay sahibi olan Ozan İpek, Sercan Yıldırım ve Volkan Şen altyapıdan gelen isimler.

Dünya futbolundan örnekler verecek olursak, Real Madrid son 10 yılda transfere 1 milyar euro harcarken, ezeli rakibi Barcelona ise altyapıdan gelen oyuncularla kaldırmadığı kupa kalmadı.

Birde Hiddink'in örnek gösterdiği Emre Belözoğlu'nun Zeytinburnu sokaklarında, Arda Turan'nın ise Bayrampaşa'nın toprak arazilerinden gelip, Milli takımın en önemli oyuncuları olduğunu hatırlatmak isterim. Belki çok klişe olacak ama, gözümüzün önündeki değerleri göremiyoruz.
Türk kulüpleri izleme komiteleri oluşturup, Güney Amerika'ya gönderene kadar, tek otobüsle Bayrampaşa, Bakırköy, Esenler veya Zeytinburnu'ya gönderseler, eminim daha faydalı iş yapmış olacaklar.

BLANC MİLLİ TAKIMA DÖNDÜ

Laurent Blanc bu akşam Norveç karşısında ilk maçına çıkacak. İlk iş olarakta 2010 Dünya kupası kadrosunda yer alan oyuncuları, bu maçta kesmek oldu. Kendinden emin ve ne yaptığını bilen bir teknik adam. 3 yıllık Bordeaux kariyerinde de önemli işler yaptı. Lig şampiyonluğunun yanısıra geçen sezon şampiyonlar ligi'nde oynanan çeyrek final, kulüp tarihinin son 10 yıldaki en büyük başarısı. 2008-2009 sezonunda Galatasaray maçı için İstanbul'a geldiğinde, başta Gourcuff olmak üzere bazı önemli isimleri kadroya almamıştı ve kendileri için Fransa ligi'nin daha önemli olduğunu söylüyordu. O dönemde lider Marsilya'nın 8 puan gerisindelerdi. Kendisine hala Fransa ligi'nin Uefa Avrupa Ligi'nden daha mı önemli olduğunu sorduğumda bana çok kızmıştı. Blanc haklı çıktı ve o sezon 8 puan geriden gelerek şampiyon oldu. Her ne kadar 98 Dünya kupası'nın finalinde kart cezası nedeniyle oynayamasa da, Fransa'nın altın jenerasyonunun en önemli isimlerinden. Bu futbolcular üzerinde iyi bir otorite kurması için yeterli olacaktır. Domench'ten sonra kim gelirse gelsin kral olacaktı ancak bu isimin Laurent Blanc olması, Fransızları ayrıca mutlu etti.

3 Ağustos 2010 Salı

SARA VE CASILLAS TATİLDE

2010 Dünya Kupası'nın muhteşem ikilisi Iker Casillas ve Sara Corbonero şu günlerde Los Angeles'ta tatillerini sürdürüyorlar. Tabi doğal olarak magazinciler peşlerine düşmüşer ve o görüntülere ulaşmıştır.
Sara, kendisine doğrultulmuş kameraların farkında olmadan güneşlenirken, Casillas ise sanki arkadan etraftaki kızları kesiyor.

29 Temmuz 2010 Perşembe

YOUNG BOYS - FENERBAHÇE MAÇININ GOLLERİ

Öncelikle dünkü maçta Young Boys'u izlemekten büyük keyif aldığımı belirtmeliyim. İsviçre ekibinin oyuncuları da futboldan keyif alarak oynuyor. Fenerbahçe kalesine 38 şut attılar, 11 net pozisyonlar var ve sadece 2'sinde ağları havalandırabildiler. Fenerbahçe ise girdiği pozisyonlarda golü attı. Bugün bir çok yazar Fenerbahçe'deki eksiklerden bahsetmiş. Kadroda olmayan isimler Mehmet Topuz, Özer, Lugano, Gökhan Gönül, Guiza, Uğur Boral ve İlhan Eker. Fenerbahçe'nin dünkü kadrosuna baktığımızda sadece Önder ile Bekir'in yerine yukarıdaki oyunculardan Lugano ve Gökhan Gönül'ü koyabiliriz. Birde kırmızı kart gören Kazım'ın yerine Dia'yı. Kazım'dan bahsetmişken, bu kadar mı sorumsuz olur bir oyuncu, az olan forma şansını yok etmek için elinden geleni yapıyor. Tekrar kadroya dönecek olursak, geçen sezon Daum Mehmet Topuz ve Özer'i sağ ile sol kanatta denedi. Özellikle de ligin ikinci yarısında oynanan maçlarda bu oyuncuların pek istenilen performansı sahaya yansıtamadığını gördük. Bu yüzden Stoch ve Dia alındı. Dolayısıyla şuan sakat olan Özer ve Mehmet Topuz, önümüzdeki sezon rotasyon oyuncusu olacak. Aslında Fenerbahçe Gökhan Gönül ve Lugano dışında pek eksik sayılmaz. Bu oyuna göre 2-2'lik skorun da harika bir sonuç olduğunu söyleyebiliriz. Fenerbahçe'nin herşeye rağmen bu turu geçeceğini düşünüyorum. Bir not da Fenerbahçeli taraftarlara, geçen sezona göre bu sezon daha çok pozisyona giren ve rakibe bol pozisyon veren bir takım izlemeye hazır olsunlar.

28 Temmuz 2010 Çarşamba

RAUL SCHALKE'DE

16 yıl, 741 Maç, 323 gol ve kaldırılan 16 Kupa Raul'u anlatmak için yeterli. O dünyaca ünlü bir yıldız ama ''Takımda çok önemli yıldızlar var. Artık forma şansım çok az. Ayrılma vakti geldi'' diyebilecek kadar da mütevazi. Artık Schalke'de. 2 yıllık imza attı. Ballack'ın ardından Raul'ü de önümüzdeki sezon Bundesliga'da izleyeceğiz.

SİHİRBAZ KENDİNİ YOK ETTİ

Önce Rijkaard geldi, ardından Keita ve Elano. Bu transferlerde baş rolü üstlenen Haldun Üstünel Galatasaray taraftarı ve yönetimi tarafından sihirbaz lakabını almıştı. Ocak ayında Jo Alves ve Giovanni Dos Santos'u da takıma katan Üstünel'in bu başarısı, rakip taraftarlar tarafından da alkış almıştı. Başkan Adnan Polat'ın seçimden 3 gün önce 24 Mart Perşembe günü Lütfü Kırdar'da yönetim listesini açıklarken, Onu sahneye sihirbaz diye davet etmişti. Polat az farkla da olsa 3 gün sonra seçimi kazandı. Ancak ne olduysa, o günden sonra oldu. Fenerbahçe karşısında alınan yenilgiyle başlayan çöküş, yapılan transferlerden sorumlu olan Üstünel'in de sonunu hazırlıyordu. Önce, dünkü yönetim kurulu toplantısının ardından Üstünel'in istifa etmesine üzüldüğünü belirten Mehmet Helvacı eleştirdi, ardından Mali işlerden sorumlu yönetici Ali Haşhaş. Başkanlığa oynayan yöneticilerden Cemal Özgörkey için en büyük rakip Haldun Üstünel'di. Adnan Polat artık Haldun Üstünel'i savunamaz hale geldi ve sihirbaz bu kez kendi kendini yok etti. Taraftarın Başkan Adnan Polat'a olan güveni git gide azalırken, Yiğit Şardan ve ısrarla pasifize edilen Haldun Üstünel'e ise yoğun destek var. Geçen yıl bu zamanlar taraftarın en sevdiği yönetici olan Haldun Üstünel, bugün ise yönetimde yok artık. Bütün bunları Haldun Üstünel'e hayranlık duyduğum için yazmadığımı da belirtmek isterim. Ancak başta Cemal Özgörkey olmak üzere bazı yöneticiler kendi emelleri uğruna Galatasaray'ı yıpratıyorlar. Adnan Polat da bunun seyirci gibi izliyor. Polat Hollanda kampına gitmeden Atatürk havaalanında, ''İçimizdeki haini bulup, ona basın önünde neler yapacağımı herkes görecek'' demişti. Galatasaray kulübünde başkan Adnan Polat'a karşı Adnan Öztürk, Hayrettin Kozak ve Murat Ece gibi isimlerin başını çektiği bir muhalefet var. Ancak Polat'ın önce kendi yönetiminde kendisine muhalefet olanları tasviye etmesi lazım. Yoksa bu durum herkesten çok, kendi canını yakacak.

25 Temmuz 2010 Pazar

GUTI'NİN GÖZYAŞLARI

15 yıl formasını giydiği Real Madrid ile 5 lig, 3 Avrupa Şampiyonlar Ligi, 2 Kıtalararası Kupa, 1 Avrupa Süper Kupası, 4 İspanya Süper Kupası kazandı ve Madrid'e bugün gözyaşlarıyla veda etti. Real Madrid Kulübü de eski futbolcusuna bir jest yaparak, onun döneminde kazanılan söz konusu kupaları basın toplantısında sergiledi. Kulüp ayrıca, futbolcunun Real Madrid formayısıyla oynadığı maçlardan hazırladığı bir video gösterimi sundu. İşte büyüklük böyle birşey. Guti büyük ihtimal salı günü İstanbul'a gelecek ve Çarşamba günü de İnönü stadında binlerce taraftarın önünde imza atacak.

16 Temmuz 2010 Cuma

MOURINHO SAHAYA İNDİ

Jose Mourinho'lu Real Madrid sezonu açtı. Portekizlinin ilk antrenmanda oyunculara mesajı çok net, ''Antrenmana geç kalan, maçta da az süre alır''. Kadroda bir çok yıldız var ama Real Madrid'in bir numarasının Mourinho olacağından kuşku yok. Özellikle de Barcelona ile Noucamp'ta oynayacağı maçı sabırsızlıkla bekliyorum.

KADERİ AYNI OLAN RAKİPLER

Fenerbahçe hakikaten şanslı bir kura çekti. Celtic ve Urzıceni gibi takımların arasından Young Boys'la eşleşti. İsviçre ligi'nde geride bıraktığımız sezonda son haftaya Basel ile aynı puanda giren Young Boys, rakibine 2-0 yenilerek, şampiyonluğu kaybetti. Bir anlamda Fenerbahçe ile aynı kaderi paylaştılar. Tek tesellileri Fenerbahçe gibi Şampiyonlar ligi oldu. Ancak takımın en önemli oyuncusu Seydou Doumbia'yı 10 milyon euro karşılığında CSKA Moskova'ya sattılar. Fildişili forvet geçtiğimiz sezon 30 gol kaydetmişti. İsviçre Ligi’nde 1986 yılından bu yana şampiyonluğa ulaşamayan Young Boys’un Avrupa’daki en önemli başarısıysa 1986 yılında Kupa Galipleri Kupası’nda elde ettiği çeyrek final. Zenit veya Ajax'ın elenmesi halinde eğer Fenerbahçe turu geçerse seri başı olacak. Ama neresinden bakılırsa bakılsın, iyi bir kura oldu.

MARADONA KALIYOR

"Onunla büyüyen kuşak ondan kokainden dibe vurduğunda vazgeçmedi, şimdi kulübede duvara toslayınca da vazgeçmez. Çünkü Maradona, mükemmel olmayan adamların en mükemmeli" geçtiğimiz günlerde Bülent abi blogunda bu sözlerle özetlemişti Maradona'nın Dünya kupasındaki teknik adamlık performansını. Arjantin Futbol Federasyonu Bülent abiyi haklı çıkardı ve Maradona'ya 4 yıllık yeni bir sözleşme önerileceğini açıkladı. Tartışılabilir bir durum ancak Maradona'ya yeni bir şans vermek kadar da doğal bir birşey olamaz. Bir dünya kupası gördü. Almanya karşısında sadece bir Messi'ye güvenerek, bir yere varamayacağını anladı. Takım savunmasındaki sıkıntıları büyük bir turnuvada daha iyi görme fırsatı buldu. "Büyük futbolcular, iyi teknik direktör olamaz" görüşüne katılıyorum ama Maradona zeki bir futbolcuydu ve her fırsatta hayatında yaşadığı herşeyden ders aldığını söyleyebilen bir adam. Elbette 2014'de Brezilya'da başarılı olabileceğinin garantisi yok ama Maradona varsa, her zaman umut vardır.

DÖNÜŞ VE GALATASARAY

2008 Kasımında büyük bir heyecanla girmiştim blog dünyasına. Xavi'nin attığı nefis paslardan esinlenerek ismini de Derinpas olmasını uygun görmüştüm. Bir çok konuda görüş belirtme fırsatım oldu. Ancak Süper lig ve Dünya Kupası derken, blogu oldukça ihmal ettik. Bu sabah blog dünyasına yeni bir başlangıç yapmak istiyorum. İlk olarakta yukarıdaki fotoğraftan başlamak istedim. Galatasaray'ın resmi internet sitesinde dünkü Homberg maçından bir kare. Mehmet Battal ve Arda. İkisi arasında büyük bir boy farkı var ama yeni sezonda ikisinden de beklentiler yüksek. Arda ve Mehmet'ten Galatasaray'ın transfer politikasına bağlamak istiyorum. Şuana kadar Musa Çağıran, Ali Turan, Mehmet Battal, Serdar Özkan ve Çağlar Birinci ile yabancı oyuncu olarak Lorik Cana alındı. Cana'yı ayrı bir yere koyacak olursak, diğer 5 futbolcu da ilk 11'de oynayacak kapasiteye sahip. Ancak Baros'tan dolayı Mehmet'in yedek kalacak. Ancak Elano takımda kalsa bile, orta sahaya en az 1 oyuncu daha şart. Galatasaray taraftarı şundan emin olabilirki, şuan eldeki kadro bile geçen sezonki takımı aratmaz.

23 Mart 2010 Salı

GÜLE GÜLE ÖZHAN CANAYDIN

Türk futbolu en centilmen başkanını kaybetti. Fair - Play ruhunu taşıyan, rakiplerine saygı duyan, futbolun sadece kazanmak olmadığını herkese en iyi şekilde gösteren biriydi Özhan Canaydın. Güle güle Özhan Başkan.

22 Mart 2010 Pazartesi

10 DAKİKALIK SUPER CLASSICO

Her ne kadar eski günlerini aratsada, maçın ismi Boca Juniors - River Plate olunca, futbolu seven herkese çekici gelebilir. Ancak Dünya'nın bir çok yerindeki futbolseverlerin heyecanı kursağında kaldı. Boca Juniors - River Plate derbisi yoğun yağmur nedeniyle 10. dakikada hakem Hector Baldassi tarafından tatil edildi.
Karşılaşmanın kalan 80 dakikası Arjantin futbol federasyonu'nun açıklayacağı bir tarihte oynanacak.

MESSİ VE DİĞERLERİ

Herkese slm..

Uzun bir süredir içimden birşeyler yazmak gelmiyordu. Dün gece Messi'yi izledikten sonra, futbolu ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha anladım. Ersin Düzen'in de dediği gibi maçın skoru Real Zaragoza 2 Lionel Messi 4'dü. Arjantinli 7 gün içinde 8. golünü attı. Barcelona'yı izlerken, rakiplerine karşı orantısız güç kullandığını düşünüyorum. Yer yüzünde Messi ile kıyaslanacak bir futbolcu şuanda yok. Ülkemizde Messi'yi Arda ile kıyaslayanlara duyurulur.

2 Şubat 2010 Salı

ATLETIC BILBAO'DAN FORMA AÇILIMI

Atletic Bilbao'yu Bask bölgesi'nin diğer takımlarından farklı kılan, Bilbao bölgesi haricinde hiçbir oyuncuyu takımında yer vermemesidir. Formasına hiçbir zaman reklam almayan Bilbao temsilcisi 110 yıl sonra bu geleneğe son vererek, 2008 yılı başlangıç olmak üzere, 2011'e kadar Bask kökenli bir petrol şirketinin forma reklamını almıştı. Tarihi boyunca yabancı olarak sadece Fransız Bixente Lizarazu'yu kadrosuna katan Bask temsilcisi, tecrübeli futbolcuya da Fransa'nın Bask bölgesinden olduğu için şans vermişti. Etnik kimliğinden asla taviz vermeyen Atletic Bilbao,, yeni bir ilke imza atmaya çalışıyor. Bilbao temsilcisi, bask hükümetiyle yaptığı anlaşma gereği Uefa Avrupa ligi'nde oynayacağı Anderlecht maçlarına bask yazılı formayla çıkacak. Bask özerk yönetim hükümeti, bu anlaşmadan dolayı Athletic Bilbao'ya 120 bin euro ödeyecek. Bask yönetimi, Athletic Bilbao'nun bir üst tura çıkması halinde aynı tanıtıma devam ederek, bu kez maç başına 30 bin'er euro verecek. Athletic Bilbao, Avrupa ligi'nde finale kadar yükselmesi halinde toplam 240 bin euro'yu kasasına koymuş olacak. UEFA kuralları gereği takımlar formalarında tek bir sponsorun reklamını kullanabilirken, Athletic Bilbao'nun ana sponsoru olan Petrokimya firması petronor'un bir jest yaparak, Avrupa ligi maçlarındaki reklamını bask tanıtımına bırakmış. Rakam olarak küçük bir anlaşma ama Basklıların için olayın manevi yönü büyük.

23 Ocak 2010 Cumartesi

GÜNÜN ÖZETİ

İstanbul'da yoğun kar yağışı nedeniyle Beşiktaş - İstanbul Büyükşehir Belediyespor maçı ileri bir tarihe ertelendi.
Galatasaray'ın Manchester City'den sezon sonuna kadar kiraladığı Jo Alves resmi sözleşmeyi imzaladı.
Trabzonspor'un yeni transferi Teofilo Gutierrez basın önünde 3.5 yıllık sözleşme imzaladı.

21 Ocak 2010 Perşembe

KAZIM TOULOUSE'DA

Dün akşam saatlerinde ilk olarak Fransa ligi'nin resmi internet sitesine düştü haber. Bu haber üzerine Fenerbahçe Asbaşkanı Şekip Mosturoğlunu aradım. Ancak Mosturoğlu böyle bir transferin söz konusu olmadığını söyledi. Şekip Mosturoğlu ile yaptığım telefon görüşmesinden 2 saat sonra Fenerbahçe transferi resmi internet sitesinden doğruladı.
Haberi en doğru şekilde vermek isteyen bir muhabir olarak sizinle paylaşmak istedim bu durumu. Transfer gelince, Kazım adına sevindim. En azından Türkiye'de yaptıklarını Fransa'da yapsa da, bu kadar gündem olmaz.

15 Ocak 2010 Cuma

YAYIN İHALESİ

Türk futbolu için dönüm noktası olarak görülen yayın ihalesi dün yapıldı. Yıllık 321 milyon dolar bir bedelle 2014'e kadar maçları yine Dijitürk yayınlayacak. Kimileri bu rakamı çok buluyor, bazı kesimler ise normal karşılıyor. Sonuçta ihalenin en karlısı Kulüpler oldu. Fenerbahçe ve Galatasaray'ın şampiyonluk sayıları 17 olduğundan yılda 35.2, Beşiktaş'ın şampiyonluk sayısı 13 olduğundan 32.5, 6 şampiyonluğu bulunan Trabzonspor ise 25.3 milyon dolar alacak. Her bir takım 14.8 milyon dolar,,Süper ligi 15. sırada bitiren yani düşen takımlardan sonraki en başarısız olan kulübün 11.9 milyon dolar alacağını düşünürsek, rakamların ne kadar yükseldiğini görürüz. Yani süper lig takımları sezona başlarken, yukarıdaki rakamları cepte bilecek. 34 maçta alacakları puanlara ve sıralamadaki yerlerine göre bu para artacak. Son yıllarda akıllı bir politika izleyen Kayserispor, Bursaspor ve Gaziantepspor gibi takımlar için hedefler daha da büyüyecek. Süper Lig şampiyon 3 büyüklerden biri olması halinde, yıllık yayın hakları gelirlerinin 40 ila 45 milyon dolar arasında değişmesi bekleniyor. Pazarlama yönünden diğer rakiplerinin oldukça önünde olan Fenerbahçe'nin forma satışı, reklam, kombine satışı ve diğer gelirleriyle birlikte bu rakamı 100 milyon dolarların üstüne çıkaracak. Galatasaray'ın da yeni stada kavuştuktan sonra en az Fenerbahçe kadar yıllık gelir elde edeceğini düşünüyorum. Ancak Türkiye'de kulüplerin başında bir denetim mekanizmasının bulunması şart. Bugün bütün kulüplerin borç rakamları belli. Anadolu'da bir çok kulübümüz futbolcu alacaklarını ödeyemiyor. Kulüplerin başlarının boş bırakılması halinde bu paraları iyi yönetemiyecekleri ortada.

GALATASARAY SAĞLIK EKİBİ

Galatasaray'da Milan Baros'un sakatlığı nedeniyle takıma dönmesi iki ayı bulacak. Çek futbolcunun sakatlandığı tarihten itibaren bakarsak, bu süre beş ayı bulacak. Sürenin uzamasındaki neden ise yanlış tedavi. Galatasaray'da son yıllarda bu normal bir durum haline geldi. Serkan Çalık Ve Uğur Uçar gibi örnekler verebiliriz. İkisi de 6 ay denildi ancak 1 yıl sonra takıma dönebildi. Türkiye'ye gelmeden önce hiç sakatlanmayan Linderoth'un da sakatlandığında sonra yanlış tedavi mi edildi? sorusu aklıma gelmiyor değil. Galatasaray yönetiminin bu gelişmelerden sonra sağlık ekibi hakkında sağlık bir karar alması gerektiğini düşünüyorum. Aksi takdirde bu durum kendi sağlıklarını da etkileyebilir.

13 Ocak 2010 Çarşamba

SU BÖYLE İÇİLİR

Usain Bolt farklı bir alanda rekor deniyor. Su içmesi bile tarz adamın. Bolt'un hocası Pablo McNeil, rekortmen atletin küçükken çok disiplinsiz olduğunu söylüyor. Bolt, o yıllarda zaman zaman McNeil’i endişelendirse de, sahip olduğu doğal yetenek sayesinde hocasını hayalkırıklığına uğratmadı.

BECKHAMLARIN PABUCU DAMA ATILDI

David Beckham popülaritesini yavaş yavaş kaybediyor. Tabi eşi Victoria'da. Geçtiğimiz yıl Victoria ve David Beckham çiftini model olarak kullanan Emporio Armani'nin 2010 modelleri Megan Fox ve Cristiano Ronaldo oldu. Hadi Megan'ı anladıkta, Ronaldo'dan başka adam mı bulamadınız.

ARADAKİ FARK

Geride bıraktığımız haftasonunda İtalya'da derbi heyecanı vardı. Milan Juventus'u deplasmanda 3 -0 yendiği maç sonunda Real Madrid'den takım arkadaşı olan Cannavaro ile Beckham formalarını değiştirdi. Beckham Cannavaro'nun formasını giymeyerek, yukarıdaki görüntüyü oluşturdu. Fenerbahçe ile Galatasaray arasından oynanan bir maç sonunda Dos Santos ile Elano formalarını değiştirse, Elano Fenerbahçe formasını giymeyip, Beckham'ın yaptığını yapsa, Türkiye'de 1 hafta gündem olurdu. İtalya'da ise sadece bir fotoğraf olarak kalıyor.

MISIR USULÜ KUTLAMA

Mısır - Nijerya maçında ezan okunması üzerine maçı bırakıp namaza giden Mısırlı futbolcular...