30 Ocak 2009 Cuma

FENERBAHÇE'NİN BÜYÜK AYIBI

Emre Belözoğlu'nun kuzeninin restaurant açılışına Galatasaraylı futbolcular Sabri ile Arda da katılmış. Tabi bunda ne var diyeceksiniz. Çok normal bişey, asıl anormalliği ise Fenerbahçe org. yapmış. Site açılışla ilgili yaptığı haberde, Arda Turan ve Sabri Sarıoğlu'nun adlarını yazmıyor ve bunun yanı sıra Galatasaray'ın da adına haberde yer vermiyor. Fenerbahce.org, sanki açılışa birçok kulüpten bir çok futbolcu gelmiş gibi "Açılışta diğer spor kulüplerinin takımlarından bazı oyuncular yer aldı" şeklinde garip ve anlamsız bir ifadeye de yer vermiş. İki hafta önce Fenerbahçe ile Galatasaray ezeli rekabetin 100. yılını kutladılar. Bu tavır Fenerbahçe gibi büyük bir kulübe hiç yakışmıyor. Büyüklük böyle olmaz.

29 Ocak 2009 Perşembe

FINIDI GEORGE


1994 yılında daha 23 yaşındayken Luis Van Gaal tarafından keşfedilmişti. Nijerya'nın adı şanı duyulmamış Shark takımından Ajax'ın yolunu tuttu. Uzun ve kavruk bir yapısı vardı bu siyahı Nijeryalının... Sağ kanatta ve orta da görev yapıyordu. David Ginola, Benito Carbone vs. futbolcular gibi futbol sahnesine ismi bir anda silinmiş fakat onu izleyenlerin asla unutmayacağı iz bırakan oyunculardandı. Benim izlediğim en hızlı futbolcularından biriydi. 100 m'yi 10 saniyeler civarında koşmuşluğu da vardır. 1995 yılında Ajax ile kaldırdığı Şampiyonlar ligi kupası onun futbol hayatındaki en büyük başarısıydı. Dünya'da gerek alt yapıdan, gerekse dışarıdan aldığı genç yetenekleri satma konusunda 1 numara olan Ajax, 1996 yılında Finidi'yi Real Betis'e sattı. 4 yıllık Betis macerası onun için pek de kötü geçmedi ancak takım olarak istenilen hedeflere ulaşılamamıştı. 1997 de oynanan Real Betis - Deportivo lig maçında Alfonso'nun araya attığı pası savunma oyuncularını 1 metre gerisinden gelip, attığı gol hala hafızımdaki yerini koruyor. Daha sonraki sırasıyla Mallorca, İpswich Town ve tekrar Mallorca kariyeri onun sonunu hazırladı. 2003'de onu tekrar Mallorca'ya isteyen de Luis Aragones'ti. Belki çok büyük takımlarda forma giymedi ama Dünya kupalarında bir çok futbolsever Nijerya'yı sadece onun için izlerdi.

Dün akşam TRT 3'de Finidi'nin belgeselini izledim. Seslendirme haricinde herşey çok güzeldi. Keşke böyle belgesellerin hepsini o duygusal ses tonuyla Okay Karacan seslendir se de, Dünya futbolundan kayan yıldızların hikayelerini daha keyifle izlesek.

28 Ocak 2009 Çarşamba

BEYAZ TAVŞAN'DAN REKOR

Edwin Van der Sar West Bromwich Albion deplasmanında takımı Manchester'ın 5-0 galip geldiği maçta gol yemeyerek İngiliz futbol tarihine geçmiş oldu. Hollandalı kaleci Premier Lig maçlarında aralıksız 1.032 dakika gol yemeyerek Çek kaleci Petr Cech'e ait olan 1.025 dakikalık rekoru tarihe gömdü. 38 yaşındaki Van der Sar son golünü 8 Kasımda takımının Arsenal'e 2-1 kaybettiği lig maçında Samir Nasri'den yemişti. Van der Sar bu sene Manchester United kalesini korduğu 21 maçın 15 tanesinde kalesinde gol görmedi.
Sir Alex Ferguson ise bu başarıyı fantastik olarak değerlendirirken, ''O, bu oyunda herşeyi başaran adam. Moskova'daki finalde Anelka'nın penaltısını kurtaracağını yanımdakilere söylemiştim. Beni hiç yanıltmadı'' diyor. Van Der Sar'ın Manu ile 2010'a kadar sözleşmesi bulunuyor.

26 Ocak 2009 Pazartesi

IBRA'NIN KEYFİNİ KAÇIRAN MESAJ

İbrahimoviç Sampdoria maçında tribündeydi. Nedense Inter cephesinde bir gerginli vardı. Gerginlik Jose Mourinho'nun tribüne gönderilmesiyle adeta tavan yaptı. İbrahimoviç'in ise maçın 47. dakikasında gelen bir mesajdan sonra keyfi kaçtı. Ibra, maçı izlemekten çok mesajlaşmayı tercih etti. İtalyan medyası, Manchester City'nin Kaka'ya yaptığı teklifin İbra'nın moralini bozduğunu yazıyor. Hatta İbrahimoviç'in, ''Manchester City'nin beni görmesi için, tanrıya yalvarmalıydım'' sözlerine yer vermişler.

SEITARIDIS'E TACİZ

Atletico Madrid'in Yunan futbolcusu Seitaridis'in hayatı bir bayan hayranının tacizleri yüzünden kabusa döndü. 35 yaşında olduğu iddia edilen bir bayan, Yunan futbolcuya günde yaklaşık 80 kısa mesaj ve 200 arama yapıyormuş. Hatta ismi açıklanmayan tacizci bayanın kullandığı GSM Operatörü Seitaridis'e bedava bir hat hediye etmiş. Seitaridis tacizci bayanı mahkemeye vermiş ve tazminat davası açmış.

25 Ocak 2009 Pazar

SEZER BADUR

Sivasspor'un Galatasaray'ı 2 - 0 yendiği maçta takımının ikinci golünü atan Sezer Badur, Fenerbahçe'nin ardındanda sarı - kırmızılı takımın ağlarını da havalandırmanın heyecanını yaşıyor. Sezer, Sivasspor'da geçen sezonun ikinci yarısından bu yana gösterdiği performansla sivrilen oyunculardan biri. Oysa Almanya'da doğup büyüyen bir oyuncu olarak Türkiye ligleriyle ilişkisi 2003 yılına dayanıyor. Gençlerbirliği, Manisaspor ve Karşıyaka'daki talihsiz denemelerinden sonra değeri ancak Sivasspor'da anlaşılabilmiş. Futbolu sadece oynayan değil, oyun üzerine kafa yoran bir yapısı var. Almanya ile Türkiye arasındaki altyapı düzenini kıyaslarken bu özelliğini iyice öne çıkartıyor. Hedefi ise Sivasspor'dan üç büyüklerde veya bir Avrupa takımında forma giymek.
Sezer'in Anne ve babası Antakya'dan 1973 yılında çalışmak üzere Almanya'ya gitmiş ve Berlin'e yerleşmiş. Bir firmada işçi olarak çalışmışlar ve daha sonra ayrılıp bir terzi dükkânı açmışlar. Üç erkek kardeşin en küçüğü Sezer. Liseyi bitirdikten sonra derslerinin iyi olmaması üzerine futbolu tercih etmiş.

2005'de Vestel Manisaspor'a transfer olmuş. Sezer Badur Almanya'daki altyapıyı ise şöyle değerlendiriyor. ''Orada altyapı eğitimi çok farklı. Antrenmanlarda daha çok taktik oyunları gösteriyorlar. Kayma nasıl yapılır, çabuk oyun nasıl olur, takım halinde atak ya da defans nasıl uygulanır gibi. Ben buradaki eğitimlerde bu çalışmaları göremiyorum. PAF takım düzeyindeki çalışmaları biz Almanya'da miniklerde yapıyorduk. Manisa'da birlikte oynadığımız Cafer Aydın ağabey şimdi Sivasspor PAF takımının başına geldi. Ona takımla ilgili neler yapacağını sorduğumda, "Önce taktik öğretmem lâzım. Hiç taktik bilmiyorlar" cevabını verdi. Ben de "Seni tebrik ediyorum, iki günde takımı çözmüşsün" dedim. Almanya'da bunları gösteriyorlar oyuncuya. Çabuk oynamayı, çabuk düşünmeyi, taktiği öğretiyorlar. Çalım atmakla bir yere varamazsınız. Tabii ki özel bir oyuncu özel noktalarda çalım atar ama Türkiye'de defans oyuncusu bile çalım atmaya çalışıyor. Bu da Türk futbolunu kötü etkiliyor. Türkiye liglerinde çok yetenekli oyuncular var ama kendilerini ileri götüremiyorlar. Mantalitelerini geliştiremiyorlar. Dripling yapmak iyi ama pas yaparak hedefe her zaman daha hızlı gidersin. Pası daha erken yapıp, takım halinde düşünürsen başarılı olursun. Bu anlattığım futbolu şu an Sivasspor uyguluyor'' diyor.

Sezer, örnek aldığı isimleri de Gerrard, Totti, Gattuso, Emre Belözoğlu ve Aurelio olarak sıralıyor. En çok taraftarı İstanbul'da oynadıkları maçlarda gördüklerini söyleyen gurbetçi futbolcu, ''Sivas'ta sadece çekirdek sesleri geliyor bazen. Taraftar takımına daha çok sahip çıkmalı'' diyor.
Sezer 8 yıllık beraberliğin sonunda 2005 yılında evlenmiş. 27 Kasım'da da bir oğlu olmuş. oğlunun ismini Karim Maldini koymuş. Niye böyle bir isim koyduğunu da şöyle özetliyor. '' Karim, Kuran-ı Kerim'den geliyor. Ben Türkiye'de oynamadan önce bütün tatillerimi İtalya'da geçirirdim. İtalya'yı, insanlarını, kültürlerini çok seviyorum. Çok sıcak insanlar. Oğlum olursa bir İtalyan ismi takmak istiyordum. Tabii bir de sevdiğim bir futbolcu ismi olsun istiyordum. Dinsel içerikli olmayan bir isim olan Maldini'yi bunun için seçtik''


24 Ocak 2009 Cumartesi

SİVAS - GALATASARAY

Ümit Karan'ın gördüğü kırmızı kart dışında ilk yarı oldukça sakindi. Sivas'da zemin gerçekten çok kötü,, iki takımın da ilk yarıda kayda değer pozisyonu yok. Ancak sarı - kırmızılıların ikinci yarı işi çok zor. 1o kişi bu zeminde kazanmak kolay olmayacak. Sivaslıların takımlarına güveni tam. 0 derecede 19 Eylül stadını doldurmuşlar. Biraz da Bülent Uygun inansa takım şampiyon olur. Bugün maç başlamadan Galatasaray'ın savunmasında Emre'nin yanında kimin oynayacağını merak ediyordum, Skibbe Hakan Balta'ya görev vermiş. Hakan Manisa'dayken de bu mevkide bir çok kez oynamıştı. Zaten ilk yarı boyunca da Mehmet Yıldız ve Thum karşısında oldukça iyiydi. Galatasaray orta sahası Sivas'ın ataklarını başlamadan kesiyor. Volkan ve Sabri kanatları, Ayhan, Mehmet Topal ve Barış'da orta sahada rakibe top yaptırmıyor.

İkinci yarı Balili'nin girmesiyle Sivasspor 10 kişi kalan rakibinin üzerine daha fazla gidiyordu. Nitekim Balili'nin soldan taşıdığı 2 top ve 2 gol 3 puanı getirdi. Aslında Galatasaray da o kadar kötü değildi ancak bu zeminde 10 kişi oynamak kolay değil. Üstelik Lincoln, Kewell, Nonda'nın yokluğunda Baros'dan da yararlanamadı. Birde buna kaptan Ümit Karan'ın sorumsuzluğu eklenince mağlubiyet kaçınılmaz oldu. Böylece Galatasaray ikinci yarıya kötü bir başlangıç yapmış oldu. Sivasspor için ise söyleyecek fazla bişey yok. Şampiyonluğun en büyük adayı olduğunu bir kez daha gösterdiler. Ancak maç sonu Bülent Uygun Lig tv'ye verdiği demeç yine beni şaşkına çevirdi. Her defasında aynı şeyleri tekrarlıyor. ''Bir avuç Anadolu insanın ne yapabileceğini gösterdik. Kadromuz kısıtlı olmasına rağmen iyi gidiyoruz'' Bu kadar olmaz. Her defasında sanki ''BACK'' tuşuna basıyor. Sardır sardır dinle...

Heyecanlı bir ikinci yarı bizleri bekliyor. İlk yarının sonrasında Kulüpler Birliği toplanmış ve hakemlerimizin 'arkasındayız' demişti. İnşallah bu söylediklerini unutmazlarda hakemlerin az konuşulduğu, ortamın gerilmediği ve futbolun ön plana çıktığı bir lig izleriz.