16 Aralık 2009 Çarşamba

İTALYAN İŞİ

2002 Dünya Kupası'nda Güney Kore ile İtalya arasında oynanan 3. tur maçını futbolseverler hatırlayacaktır. Hala o maçın Ekvatorlu hakemi Byron Moreno bu günde İtalyanlar tarafından eleştirilmekte. O maçı hatırlayacak olursak,, Güney Kore, 5. dakikada Jung-Hwan Ahn ile penaltı atışından yararlanamamıştı. Moreno tarafından verilen penaltı da çok tartışılmıştı. 18. dakikada Vieri’nin golüyle 1 -0 öne geçen Azzuriler, soyunma odasına 1 -0 önde gidiyordu. Güney Kore, 88. dakikada Ki-Hyeon’un attığı golle maçı uzatmalara taşıdı. İtalya'da 103. dakikada Totti’nin kırmızı kart görmesiyle, oyunun kontrolünü tamamen eline geçiren Uzakdoğu temsilcisi, 116. dakikada Jung-Hwan’ın altın golüyle çeyrek finale yükselmişti. Maç boyunca İtalyanlar aleyhine düdük çalan Byron Moreno İtalya'da gündemi oluşturmuştu. İlginçtir, İtalya'nın başında o dönem, yine hakem maduru olarak Afrika'ya katılamayan İrlanda Milli takımının teknik direktörü olan Giovanni Trapattoni vardı. İtalyan futbolcular, maç sonunda üzüntülerinden ve hakeme karşı olan kızgınlıklarından genelde konuşmak istemezken, ağızlarından çıkan ilk söz "Dünya Kupası’nda utanç verici hakemler görev yapıyor" oluyordu.
Dün akşam Güney Kore'nin Pohang Steelers ile Arjantin'in Estudiantes takımları arasında oynanan Dünya Kulüpler Şampiyonası yarı final maçında aklıma o maç geldi. Karşılaşmayı İtalyan Roberto Rosetti yönetiyordu. Pohang Steelers'tan Jae-won, Jae,sung ve Hwa-yong'a kırmızı kart gösterdi. Bana göre bu kartların ikisi çok ağırdı. Güney Kore ekibi 8 kişi kalınca, 2 -1'lik yenilgi de kaçınılmaz oldu. Rosetti'nin aklı sanki 2002'de kalmış gibiydi. Hesabı da gördü.

10 Aralık 2009 Perşembe

LEHMANN'IN 'ÇİSİ' GELİRSE

Stuttgart'ın Unirea Urziceni'yi 3-1 mağlup ettiği Şampiyonlar Ligi G Grubu karşılaşması sırasında ilginç bir olay yaşandı. Stuttgart'ın kalecisi Jens Lehmann, maç sırasında reklam panolarının arkasına saklanarak tuvalet ihtiyacını giderdi.
Tecrübeli file bekçisi, maçtan sonra yaptığı açıklamada, 40 bin kişinin önünde bunu yapmasının sebebinin maç sırasında "hiç olmadığı kadar gergin olması" olduğunu söyledi.
40 yaşındaki kaleci, tuvalet molası sırasında Unirea atak geliştirince, acilen kalesine dönmek zorunda kaldı.

DEVLER LİGİ -2

Şampiyonlar ligi'nde dün geceye damga vuran isimlerdendi Sinan Bolat. 95'te attığı kafa golüyle takımını Avrupa'da tuttu. Maç boyunca yaptığı kurtarışlarla da maçın adamı seçildi. Blogda kendisinden daha önce bahsetmiştik. 1988 yılında Süper ligde lider olan Kayseri'de doğmuş. Milli takımın önümüzdeki yıllarda Ufuk Ceylan ile birlikte en önemli iki kalecisi olacağını düşünüyorum. Biraz bana Paraguay'ın efsane kalecisi Jose Luis Chilavert'i hatırlatıyor. Dün attığı golden sonraki koşusu Chilavert'in Meksika'ya attığı golden sonra yaptıklarını anımsattı. Tekrar Şampiyonlar ligine dönecek olursak, H grubunda Arsenal'i yenen Olympiakos da adını son 16 takım arasına yazdırdı. Zico, Fenerbahçe'den sonra Devler liginde orta sınıf bir takımla daha gruplardan çıkmayı başardı. Zico'yu gönderip, Aragones'i getiren, olmayınca yeniden Zico öncesine dönen yöneticilere duyurulur.
Inter - Rubin Kazan karşılaşması gecenin sonucunu en çok merak ettiğim maçıydı. Rus ekibi iyi de başladı maça ancak savunma hatasından gelen bir golle, soyunma odasına 1 -0 yenik gittiler. İkinci yarıda Balotelli, bir gün önce Cristiano Ronaldo'nun yaptığını denedi ve başarılı da oldu. Kurban Berdiev'in takımı ilk Şampiyonlar ligi deneyimini, oldukça zor bir grupta olmasına rağmen, iyi bitirdi. 1 galibiyet, 3 beraberlik ve 2 mağlubiyetle 6 puan topladılar. Uefa Avrupa ligi'nde fenerbahçe ve Galatasaray'ın muhtemel rakipleri arasında Rubin Kazan'ın da olduğunu belirtelim ve gruptaki diğer maça geçelim. Barcelona, maçın başında yenik duruma düşmesine rağmen üstün bir oyunla Dinamo Kiev'i 2 -1 yenerek grubu lider bitirdi. Rakibine karşı topa sahip olmada yüzde 75'e, yüzde 25'lik bir oran yakalayan Katalanların geldiği nokta ortada. Bir takım en fazla bu kadar az pas hatasıyla oynayabilir. Hiç şüphe yokki Barcelona bu sezonda Şampiyonlar liginin en büyük favorisi...
Liverpool bu sezon Şampiyonlar ligi'nde sahasında tek galibiyetini Debreceni'ye karşı aldı. O maçı da 1-0 zor kazandılar. Lyon'un ardından, Fiorentina'ya da son dakika golüyle yenildiler. Artık Şubat'tan sonra yoluna Uefa Avrupa liginden devam edecekler. Liverpool da Standart Liege, Atletico Madrid ve Rubin Kazan gibi Galatasaray ve Fenerbahçe'nin muhtemel rakipleri arasında. Fiorentina'dan bahsedecek olursak, Juventus'u elendiği, Milan ve Inter'in de 9 puanla zor çıktığı bir sezonda, bulunduğu grubu 15 puanla zirvede tamamlayarak, önemli bir başarı elde ettiler. Tarihinde ilk kez Şampiyonlar ligine katılan Debreceni ise bu grubu puansız kapattı.
Stuttgart, yeni teknik direktörü Christian Gross'la çıktığı ilk maçta devler liginin flaş takımı Urziceni'yi ilk yarıda bulduğu 3 golle yenerek, Dan Petrescu'nun mucizeyi gerçekleştirmesine izin vermedi. Şampiyonlar liginde kura çekimi 18 Aralık'ta yapılacak.

9 Aralık 2009 Çarşamba

BEŞİKTAŞ TARAFTAR'I, DENİZLİ'Yİ YANILTMADI


''İçimizdeki İrlandalılar''

DEVLER LİGİ -1

Şampiyonlar Ligi'nde 4 grupta maçlar tamamlandı. Gecenin sürprizini Bayern Münih yaptı. Geride bıraktığımız haftasonu Jose Mourinho'nun Inter'ini yenmeyi başaran Juventus, Bavyera ekibinden Torino'da 4 gol yiyince, devler liginin dışında kaldı. Bu gruptaki son maçlar aslında Fenerbahçe ve Galatasaray'ı da yakından ilgilendiriyordu. Liverpool'dan sonra Juventus'un da Uefa Avrupa ligine kalması, turnuvaya Şubat'tan sonra ayrı bir heyecan getirecek. Yeniden Şampiyonlar ligine dönecek olursak, Bordeaux da gruplarda harika bir performans gösterdi. 16 puanla Bayern Münih ve Juventus'un bulunduğu grubu lider bitirdiler. A grubunu puansız ve gol atamadan tamamlayan Maccabi Haifa da tarihe geçti. Şampiyonlar ligi'nde böyle istatistiğe sahip başka takım yok.

B grubunda Manchester United 9 eksikle gittiği Wolfsburg deplasmanında, Owen ve Obertan'ın etkili oyunuyla galip gelmesini bildi. Bosna Hersek'in Portekiz'e elenerek Dünya Kupasına katılamaması, Wolfsburg'u olumsuz etkiledi. Misimoviç ve Dzeko bu takım için çok şey ifade ediyor. Alman ekibi en son galibiyetini Dünya Kupası baraj maçları öncesinde 7 Kasım'da Hoffenheim deplasmanında aldı. Beşiktaş'a gelecek olursak, Mustafa Denizli'nin kadro seçimi yine tartışma konusu. Beşiktaş 15'i lig, 6'sı Şampiyonlar ligi olmak üzere, bu sezon 21 maç oynadı. Bu 21 maçta aynı kadro üst üste 2 kez sahaya çıkmamış. Her teknik adamın rotasyonuna saygımız var ancak her maçta da rotasyon yapılmaz. Birde 21 maçta bir teknik direktör, hala ilk 11'i şekillendiremediyse, ortada bir problem var demektir. Beşiktaş için hala Avrupa ligi şansı var. Uefa 17 Aralık'ta yapacağı toplantıda, Cska aleyhine bir karar verirse, Wolfsburg'a şampiyonlar ligi, Beşiktaş'a da Avrupa ligi şansı doğacak.

C grubunda ise sürpriz olmadı. Real Madrid ve Milan üst tura çıkan takımlar oldular. Real'in Marsilya'yı 3 -1 yendiği maçta Ronaldo'nun frikiği muhteşemdi. Zürih grupta 4 puanını da Milan'dan almasına rağmen sonuncu oldu. Marsilya içinde artık bir gelenek oldu grupta üçüncü olup, Uefa'ya kalmak. 3 sezondur aynı tablo ile karşı karşıyalar.

D grubunda Atletico Madrid için kabus iyi bitti. Beşiktaş 4 puanla Avrupa'ya veda ederken, Atletico Madrid'e Uefa Avrupa ligi için 3 puan yetti. Kuralar çekildiğinde bu grupta birinci Chelsea, ikinci Porto, üçüncü ise Atletico Madrid'in olacağını düşünüyordum. Yanılmadığım için ayrıca mutluyum. Porto için ayrı bir parantez açmak istiyorum. Sezon başı takımın en önemli iki ismi Lucho Gonzales'i Marsilya'ya, Lisandro Lopez'i de Lyon'a satmalarına rağmen, gelenği sürdürdüler. Transfer politikasını Güney Amerika üzerine kuran Jesualdo Ferreira'nın, Lisandro Lopez'in satılmasından sonraki Falcao tercihi kendisini yanıltmadı. Arjantinli golcü gruplarda 3 gole imza attı. Porto'nun transfer politikası gerçekten örnek alınacak cinsten. Lopez ve Lucho Gonzales'den 38 milyon euro bonservis aldılar. Sezon başında transfere sadece 20 milyon euro harcadılar. O kadar futbolcu satmasına rağmen hep zirvede kalmayı başarmaları, istikrardan geçiyor. Tabi burada Jesualdo Ferreira faktörünü de unutmamak lazım.

8 Aralık 2009 Salı

GUTI GALATASARAY'A, NISTELROOY FENER'E

Marca gazetesi Real Madrid'in gözden çıkardığı 8 ismi yazmış. Listede 3 Hollandalı var. Van Nistelroy, Van der Vaart ve Drenthe. 3 de kadroya giremiyor. Milli takımın Dünya Kupası kadrosunda yer almaları için, sürekli oynamaları lazım. Dolayısıyla onlarda ayrılmak istiyor. Pellegrini'nin kafaya taktığı Guti de satış listesinde bulunuyor. Mahamadou Diarra, Gago, Garay ve Dudek diğer isimler. Yarından itibaren Türk basınında, 'GUTI GALATASARAY'A, NISTELROOY FENER'E' diye haberler görebilirsiniz. Gago'yu Everton istiyor. David Moyes bu sezon sakatlıklardan çok çekti. Takımı Premier ligde 15. sırada. Bu transferde mutlaka ısrarcı olacaktır. Van Nistelrooy'un ülkesine döneceini düşünüyorum. Hani Fenerbahçe transfer etse, ikinci yarı en kötü 10 gol atar. Dudek için de Lale devri bitti artık. 36 yaşındaki Polonyalı kaleci, 2-3 yıl daha oynamak istediğini söylüyor. Dudek'i Ocak'tan sonra Bundesliga'da görebiliriz. Van Der Vaart, Drenthe, Guti ve Garay kadrosunu güçlendirmek isteyecek kulüpler için iyi birer alternatif olarak görünüyor. Fenerbahçe ve Galatasaray'a duyurulur.

2 Aralık 2009 Çarşamba

FLORYA'DA PARTİ VAR

Galatasaray yönetimi Pazar gününden itibaren Florya'ya adeta kamp kurdu. Özellikle de Murat Yalçındağ, Haldun Üstünel ve Adnan Sezgin futbolcularla görüşerek, takımın biran önce bu sıkıntılı dönemi atlatmasını için var gücüyle çalışıyorlar. Yönetim, bugünde Panathinaikos maçı öncesi futbolcular ve teknik heyete barbekü partisi verdi. Yukarıda Rijkaard'ın partiden fotoğrafı var. Bana oldukça ilginç geldi. Acaba daha önce hiç döner yemiş midir? diye düşündüm. Fotoğrafta da sanki, ''Benimki soğansız olsun'' der gibi bir hali var.